Hepimizin hayatında bazı oyunlar vardır ki, onları oynarken “İyi ki oyuncuyum!” diye düşündüğümüz anlar yaşarız. İşte Vampire: The Masquerade – Bloodlines tam da bu türden bir oyun! Oynamaya başladığınızda kendinizi bir anda vampirlerin, gizemli sokakların ve içten içe çürüyen bir dünyada kaybolmuş hissedersiniz. 14 yaşında, KOTOR gibi bir muhteşemlikle tanıştıktan sonra, Bloodlines’a adım atmak benim için adeta bir şenlikti. Oyun dünyası, kılıçlar ve büyülerle dolu klasik RPG’lerin ötesine geçip, beni vampirlerin karanlık dünyasına sürükledi. Kim bilir, belki de bir gün ben de bir vampir olurum… ama bu sefer doğru kan grubuyla!
Oyun Hakkında Kısa Bilgiler
VAMPIRE: THE MASQUERADE – BLOODLINES Tür: RYO Geliştirici: Troika Games Yayıncı: Activision Çıkış Tarihi: 16 Kasım 2004 Platformlar: PC |
Karanlığın Derinliklerine Yolculuk
Bloodlines, Half Life 2’nin Source motorunu kullanan ilk oyun olarak tarihe geçti. Troika Games, bu oyunda sadece kaliteli grafikleri değil, aynı zamanda FPS, TPS, korku ve gizlilik gibi unsurları da harmanlayarak bizlere sunmuştu. O zamana kadar pek de alışık olmadığımız bir deneyim yaşattı. Hatta bazıları onu “eyaletler arası otobüs yolculuğuna çıkmak” gibi bir şey olarak tanımlıyordu; baştan sona sürükleyici, ama bir o kadar da tedirgin edici!
Unutulmaz Anlar ve Korkunç Bölümler
Oyun, korku dolu bölümleriyle akıllara kazındı. Örneğin, Ocean House Hotel’deki görev, çoğu oyuncunun “bir daha asla oynamayacağım” dediği bir anı haline geldi. O otel, sanki “niye buraya geldim ki?” diye düşünen bir oyuncuya “Çünkü ben bir kabusun içindeyim!” diyordu. Her köşeden fısıldayan hayaletler, oyuncunun aklını başından alıyordu. Bir odaya girdiğinizde, “Beni bırakın!” diye haykıran bir ruhla karşılaşmak, sanırım her oyuncunun yaşamak istemeyeceği bir deneyim.
- Malkavian’ın “Dur” İşaretiyle İmtihanı: Malkavian karakterimizle karşılaştığımız “Dur” işareti, sanki “Dur, düşman edindin!” dercesine bir uyarıydı. Bu an, oyunun absürtlükleri arasında kaybolan bir başka mücevherdi.
- Beklenmedik İhanetler: İttifaklar kurmak, bu oyunun en eğlenceli yanlarından biriydi. Ama dikkat! Yanınızdaki dostlar, bir anda düşmana dönüşebilir. Griffith Park’taki ihanet, belki de en trajik olaydı. “Ah dostum, seni hiç beklemiyordum!”
- NPC’ler: Bloodlines’daki karakterler, her biri ayrı birer efsane adeta. Smiling Jack, Nines Rodriguez, Jeanette… Hepsi birer “karakter kutusu” gibi, her biri ayrı bir hikaye ve derinlik sunuyordu.
Bloodlines’ın Efsane Olmasının Sebepleri
Oyun, hem efsanevi bir deneyim sundu hem de bazı teknik sorunlardan muzdaripti. Bu da onu daha da çekici kılıyordu. Gerçekten de içinde bu kadar çok hata barındıran başka bir oyun var mı? Oynamaya başladığınızda, “Bug’ların hepsi beni şaşırtıyor!” diye düşünmeden edemiyorsunuz. Ama sanırım bu eksiklikler, onu daha da özel kıldı.
Tekrar Oynanabilirlik
Oyun, birçok farklı vampir klanını deneyimleme fırsatı sunduğundan, her seferinde bambaşka bir hikaye deneyimliyorsunuz. İster Camarilla’nın bir parçası olun, ister kendi yolunuzu çizin, Bloodlines her oynamada yeni sürprizler sunuyor. “Bir daha oynarım!” dedirten bir özellik. Ve bu, her seferinde “Sakın bu sefer daha dikkatli ol!” diye kendime hatırlatmamı sağlıyor.
Sonuç Olarak
Vampire: The Masquerade – Bloodlines, sadece bir oyun değil; aynı zamanda oyuncuların karanlıkta kaybolmasına neden olan bir deneyim. Karanlık sokaklarda dolaşırken, her köşede bir sürpriz, her diyalogda bir gizem var. Ve unutmayın, “Her seferinde bahsettiğinizde, biri oyunu yeniden kurar!”