Victoria 3: Paradox’un Ekonomik Strateji Oyununda Başarıya Giden Yol
Victoria 3, Paradox'un derin ekonomik strateji oyunu. Başarıya giden yolu keşfedin ve imparatorluklarınızı yönetin!
9 saat önce

Paradox stratejileri, “güzelleştirilmiş Excel dokümanları” olarak bilinir. Gerçekte, bu tür oyunların ardında birçok ilginç unsurlar yatıyor. Hearts of Iron ve Europa Universalis’in haritayı kişiselleştirme duygusu, Crusader Kings’in etkileyici rol yapma unsurları ve Surviving Mars’ın gerçekçi bilimkurgu atmosferi, Stellaris’in çeşitliliği sunan uzaylı ırkları… Ancak “Excel dokümanı” ifadesi, Vicky için gerçekten çok uygun! Evet, farklı ülkelerin dinamikleri oyuna renk katıyor, askerî stratejilerle topraklarınızı genişletmek mümkün ama bu, oyunun “hangi malı nasıl ne kadara üretirim ve nerede kullanırım” sorusu üzerine kurulu yapısını göz ardı etmiyor. Oyun, saatlerce sayılara ve tablolara bakarken, ekonomik, sosyal ve politik kararlar vermenizi gerektiren bir deneyim sunuyor. Kulağa karmaşık gelse de oldukça keyifli bir süreç!
Hatta, bana kalırsa oldukça cesur bir yaklaşım. Paradox’un stratejileri nispeten özel bir kitleye hitap ediyor ve Vicky 3’ün yapısı bu özelligi daha da belirgin hale getiriyor. Çoğu insanın ilgisini çekmiyor; fakat Paradox’un bazı Vicky hayranlarının yıllardır beklediği “Vicky 3 ne zaman?” sorusuna nihayet yanıt verilmiş olması takdire şayan. Umarım bu niş kalmaz ve firmaya yıllarca desteklenmesi için yeterince kazanç sağlar, çünkü gerçekten kaliteli bir deneyim sunmak için daha çok gelişim gösterilmesine ihtiyaç var. İlk çıkışında iyi bir izlenim bıraktı, ama mükemmelin oldukça gerisinde. Şimdi biraz daha oyunun özelliklerine bakalım.
Merhaba Dünya
Oyuna giriş yaptığınızda birkaç seçenekle karşılaşıyorsunuz: Oyunu Öğren, Ekonomik Baskınlık, Hegemonya, Eşitlikçi Toplum ve Serbest Oyun. Mekân burası. Bu arada, oyunun Türkçe desteği mevcut. Karmaşık oyunların Türkçe desteği olması oldukça olumlu bir durum. Çeviri mükemmel olmasa da, başarılı bir Türkçe sunarak yüz üzerinden 85-90 puanı hak ediyor.
Sonuçta oyuna başlamalık. Seçtiğiniz seçeneklerin oyuna doğrudan etkisi yok. Örneğin, Ekonomik Baskınlık seçtiğinizde, oyunda belirli görevler alıyorsunuz ancak bunlardan bir kazanç elde edemiyorsunuz, sadece yönlendirilmiş oluyorsunuz. Dolayısıyla, oyunun mekaniklerindeki dinamikleri kavradıktan sonra Serbest Oyun’a geçmek daha akıllıca. Oyunu Öğren seçeneğiyle başlamak daha doğru, zira arayüz ve mekanikler hakkında güzel dersler almanızı sağlıyor. CK3’de bu konuda daha etkili bir yöntem uygulanmıştı; burada ise biraz eksik kalıyor ama yine de faydalı. Benim ilk denememde Belçika kötü çuvalladı fakat Paradox’un Youtube kanalındaki yayınlar oldukça yardımcı oldu, ikinci oyunumda İsveç’i dünya süper gücü hâline getirmeyi başardım. Ancak, Osmanlı’yla başlamamanız gerektiğini unutmayın. Seçtiğiniz ülkenin zorluk seviyesi oldukça değişken.
Eskiden buralar hep dutluktu
Oyunun başlama yılı 1836 ve bir yüzyıl boyunca dünya sizin emrinizde! Fabrikalar kurun, ürünler üreterek zenginleşin, topraklarınızı genişletin, koloniler kurun! Eğer Birleşik Krallık iseniz bu çok kolay, diğerlerinde işin başlangıcında biraz odun kesmek veya buğday ekmekle başlamak durumundasınız.
Pazar ekranında neyi ne kadar ürettiğimizi açıkça görmek mümkün. Lüks tüketim ürünleri yüksek fiyatlıysa bunun sıkıntı yaratmadığı doğru, fakat temel ihtiyaç maddelerinde sorun çıkarsa halkınızın hoşnutsuz olmaması imkansız. Eğer tahıl talebi arzdan fazlaysa, buğday veya çavdar tarlası kurmak mantıklı olabilir. Ürettiğiniz sanayi ürünleri de araç gereç gerektirir, dolayısıyla alet atölyesi açmanızda fayda var. Ancak dikkatli olmalısınız; bu oyun düz mantıkla çalışmıyor. Belki de demir madeninin kapasitesi tüm talebi karşılamıyordur, bu durumda madeni geliştirmek iyi ama belki de üretmek için gerekli aletleri yeterince sağlamıyorsunuzdur. Eğer aletler pahalı ve ürettiğiniz demirlerin fiyatı düşüyorsa, işletmeniz zarar edebilir. Bu durumda alet atölyelerinizi geliştirmeniz gerektiğini düşünmeden önce, asıl sorunun ne olduğunu iyi analiz etmelisiniz.
Kısaca, oyunun ekonomisi direkt “sorun bu, çözüm bu” biçiminde değil; aksaklıkların nedenini bulmak ve buna uygun çözümler üretmek gerekiyor. Tabi ki, tarihî süreçte iyi çalışan ve sürekli devam eden bir ekonomiyi kurmak oldukça zor; daima yeni talepler çıkacaktır. Bu nedenle, üniversiteler, sanat akademileri, devlet binaları ve askeri üsler gibi doğrudan ekonomik etkisi az ama dolaylı fayda sağlayan yapıları oyunun içine dahil etmek gerekiyor.
Petrol var, ama ticaret yollarını kontrol etmeyi unutarak Kanada’nın ortasını alan İsveç’in dramı…
Oyundaki en büyük tehlike, inşaat sektörünü aşırı büyütmek. Ekonomik olarak gerekli olan bir binayı inşa edemezseniz, kısıtlı kaynaklar sizi zor duruma sokabilir. Eğer ülkeler iflasbayrağını çekerse, kendinizi o durumdan çıkarmak imkansız hale gelebilir. Bu yüzden, sabırlı olmalı ve hazine birikene kadar kendinizi zorlamamalısınız.
Bu karmaşık gibi görünse de, sorunum çözüm odaklı yaklaşımı oyun içerisinde uygulamak zor değil. Genelde, ülkenizin pazarına girerek mevcut sıkıntıları görüp, izleme mekanizmalarıyla bu sorunları nasıl çözebileceğinizi anlamak yeterlidir. Kullanıcı dostu bir yapı mevcut.
Arayüz tasarımı tam olarak mükemmel değil. Bazı yönler karmaşık ve bazıları gereğinden basit. Örneğin, ithalat ve ihracat yaparken Bürokrasi kapasitenizle ilgili sorun yaşayabilirsiniz. Az kâr getiren ticaret yollarını kapatmak istediğinizde, her bir ürüne tek tek girip kontrol etmeniz gerekebilir ki bu oldukça zahmetli bir işlem. Ancak, özellikle ekonomi bölümünde arayüz genel olarak anlaşılır ve iyi tasarlanmış.
Milletin suyuna gitmece simülasyonu
Siyaset hakkında konuşalım, bu konunun tarihsel açıdan herhangi bir zararı yoktur! Oyundaki tüm unsurlar birbiriyle bağlantılı. Siyaseti ekonomi dışındaki bir kavram olarak değerlendirmeyin. Eğer millete ekmek üretemiyorsanız, ardından diğer yenilikçi adımlar atmaya çalışırsanız sıkıntılarla karşılaşabilirsiniz. Ülkede çeşitli çıkar grupları var: Toprak Sahipleri, Aydınlar, Sanayiciler, Din Adamları, Silahlı Kuvvetler, Kırsal Kesim, Küçük Burjuvazi ve Sendikalar. Bu grupların farklı etki seviyeleri var, bu da nüfus oranıyla doğrudan ilgili değil. Örneğin, toprak sahipleri nüfusun yüzde 1’ini oluştursa da politik etkileri yüksek olabilir.
Eğer modern bir ülke kurmak istiyorsanız, toprak sahiplerinin güçlenmesi olumsuz bir durum olabilir. Onları kızdırmamaya dikkat etmelisiniz; aksi takdirde bazı durumlarda iç savaş çıkabilir. Her şeyi dengede tutarak ilerlemeniz gerekiyor.
Gurur tablom. Mih mih mih.
Diyelim ki Osmanlı ile modernleşmek istiyorsunuz ama toprak sahiplerinin etki oranı yüksek. Durum pek iç açıcı değil ama onları hükümet dışında tutmaktasınız. Bu da, modernleşme hedefinize ulaşmayı oldukça zorlaştırabilir. Güçlü çıkar gruplarını rahatsız etmek mantıklı değil; en iyi çözüm zamanla ilerlemektir.
Ayrıca konu sadece yönetim ve ekonomi biçimleriyle sınırlı değil; din ve devlet işlerinden çocuk işçi çalıştırma iznine, sosyal güvenlikten ordu yapısına kadar birçok konuda yasalar çıkarabilirsiniz. Bu yasalar, politik gerçekliğinizi ve çıkar gruplarını değiştirebilir.
Ayrıca, oldukça detaylı bir nüfus sistemi var. Bu sistem üzerinden kimin nerede çalıştığı, hangi politik görüşü desteklediği gibi detayları öğrenebilir ve bu bilgileri kullanarak grupların güçlenmesini sağlayabilirsiniz. Bu sistemle derinlemesine oynama imkanınız da mevcut.
İç itinayla, dış olduğu kadar
Bahsettiğim konular oyunun iç işleri üzerine fazla düşünülmüş gibi ama farklı ülkelerle olan diplomatik ve askeri etkileşimler de önemli. Diplomasi genellikle iyi işliyor ama askeri eylemler biraz daha karmaşık. Dışişlerinin, iç işlere oranla daha az derin olduğu söylenebilir.
Diplomatik olarak pek çok şey yapabilirsiniz: Ticaret anlaşmaları, savunma paktları, askeri ittifaklar imzalayarak, ilişkilerinizi geliştirebilirsiniz. Ambargolar uygulamak, başkalarının gümrük birliğine katılmak gibi seçenekler de mevcut. Elbette bazı bölgeleri fethetmek ya da vasallaştırmak için çabalarınıza da dikkat etmelisiniz.
Anadolu’da yaşayan okurlarımıza selam olsun, artık Mısır’a bağlısınız.
Bununla birlikte bazen seçenekler yetersiz kalabiliyor. Örneğin, “benim bölgemde kauçuk yok, senin var, benim param var; bir kauçuk plantasyonu kur, ben de senden alırım” diyebilme imkanı olması güzel olurdu. Ancak ya fethetmek ya da koloni kurmak zorundasınız.
Askeri anlamda biraz daha sınırlı bir yapı var. Oyun, askeri odaklı değil, ekonomi ve politikaya yöneliktir; bu konunun farkındayım ama yine de askeri unsurlar çok mantıklı çalışmıyor. Savaş başladığında iki taraf önce savaşı kazanmayı hedefleyerek taleplerini belirliyor. Eğer güçlü iseniz, talepleriniz makulse karşı taraf geri adım atabilir.
Trenleri, martıları izlemek ise oyunun tadını artırıyor!
Daha sonra diplomatik süreç başlar; eğer iki taraf pazarlık konusunda ısrar ederse savaş başlar. Savaşın çıkışı, ordunun sayısına ve donanım kalitesine ek olarak, savaştığınız bölge, komutanın karakteri ve durum gibi birçok faktöre bağlı. Bu belirsizlikler altında durumu analiz etmek oldukça zor; menüleri gezmek usta bir zorluğa dönüşebilir. Savaş arayüzü kullanışsız. Önceki Paradox oyunlarındaki görsel öğelerin eksikliğini hissediyorsunuz.
Garip durumlarla da karşılaşmak mümkün. Mesela, Afrika’daki bir koloni yüzünden Avrupa’nın iki büyük gücü arasında savaş çıkabiliyor. Hem Afrika hem de Avrupa’da cepheler açıldığında doğru yönetim zorluğu yaşanıyor. Avrupa’da zafer kazanan bir generalin yükseldiği diğer cephenin uzağına gitmesi gerektiğinde zaman kaybetmesi, müdahale etmeye karar vermenizi gerektiriyor. Bunun dışında, askeri yapıların da problem çıkarabileceği durumlar mevcut; tedbir almak zorundasınız.
Çağa ayak uydurmak
Oyun fazlasıyla detaylı ve geniş; dolayısıyla anlatacak çok şey var ama kısaca arayüz konusuna tekrar değinmek istiyorum. Arayüzle ilişkili karmaşık duygularım mevcut. Çoğu şey anlaşılır ancak bazen anlaşılmaz hatalar göz önüne seriliyor. Örneğin, balıkçılık rıhtımlarıyla ilgili bilgi aldığımda o binaların detaylarına ulaşamamak can sıkıcı. Her seferinde yeniden bireylerin yanına gitmek zorunda kalmak oyunun akışını kesiyor.
Küçük ülkelerle oynarken de işler zorlu bir hal alıyor. Küçük bir ülkeyi alıp büyütmek istiyorsanız ama büyük güçler tarafından kontrol altına alınmışsanız pek faydalı hareket edemiyorsunuz. Gelişmeye çalıştıkça büyük güçlerden gelen engeller yine geri çekilmenize neden oluyor. Yine de, küçük ülkelerle oynarken daha fazla hareket alanı verilmesi mümkün olabilirdi.
Osmanlı’yla modern yasalar çıkartmak için çabalamak gerekiyor.
Bir de dikkat çekici bir detay var: Çeşitli ülkelerin kendilerine özgü görevleri mevcut. Örneğin, İsveç ile İskandinavya’yı birleştirmek, ABD’yle oynarken kölelik tartışmalarını yönetmek ya da Osmanlı ile Avrupa’nın Hasta Adamı konumundan kurtulmak gibi. Vicky 3, diğer Paradox stratejilerine göre daha az tekrar oynanabilirlik sunuyor; çünkü tarihi nedenlerle benzer şekillerde modernleşmeye çabalıyorlar. Dolayısıyla ülkelere özel mekanikler sunulması, bu oyunun tekrar oynanabilirliğine olumlu katkı yapıyor, daha fazlası olmasını diledim.
Son not olarak, müzikler oldukça hoş! Gerçekten “endüstrileşsem mi” hissiyatı yaratıyor. Kültürel müziklerin eklenmesi güzel olabilir ama mevcut müzikler o kadar keyifli ki, oyun boyunca kendi müziğimi açma gereği duymadım.
Vicky 3 genel olarak beklediğimize değdi diyebilirim. Daha fazla geliştirilmesi için destek alması gerekebilir; fakat mevcut sürümdeki sorunlar çok da dikkate alınmayacak boyutlarda değil. Victoria dönemi, tarihin en ilginç ve hareketli dönemlerinden birini kapsıyor. Bu dönemde bir ülkeleri kontrol etmek oldukça keyifli bir deneyim sunuyor.
Osmanlı İmparatorluğu |
Seçtiğiniz ülkenin 1836’daki durumu ve oyundaki özel görevlerine göre oyun deneyiminiz oldukça değişiyor. Taraflı konuşmuyorum; Osmanlı İmparatorluğu ile oynamak gerçekten zor ama bir o kadar keyifli. Bol verimli toprak, az bir sanayi ve ordu ile başlıyorsunuz. Oysa güçlü çıkar grupları ve komşularla başa çıkmanız gereken zorluklar var. İyi bir başlangıç yapıyor gibi görünseniz de, Avrupa’nın Hasta Adamı label’ı altında başlamıyorsunuz; bürokrasi ve asker alım potansiyeliniz benzer güçteki ülkelere göre oldukça düşük. Eğer 20 yıl içinde Tanzimat görevlerinden 4’ünü tamamlayamazsanız, Tanınmayan Güç statüsüne düşersiniz ve Eflak, Boğdan, Sırbistan gibi bölgeleri kaybedersiniz. |
Sadece 20 yıl içinde bu görevleri üstlenmek çok zor, özellikle de çöküşteki bir ülke olarak. Bunlar arasında ordunuzu güçlendirmek, çok sayıda vilayet içerisinde yatırımlar yapmak ve okuma yazma oranını artırmak da var. İlk denememde bu görevleri başaramadım ama umudum var, belki bir dahaki sefere başarırım! |
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?