Woodkid ve Death Stranding 2: Müzik, Rüya ve Değişim

Woodkid’in melodileriyle, Death Stranding 2’de rüya gibi bir maceraya dalarken, kaybolmuş çoraplarınızı bulmayı unutmayın!

admin

Merhaba, oyun severler! Bugün, müzik ve oyun dünyasının iki dev isminin kesişim noktasında yer alan bir projeyi masaya yatırıyoruz: Death Stranding 2. Evet, bu oyun bir rüya projesi, ama sadece Woodkid’in hayali değil, muhtemelen Hideo Kojima’nın da bir nevi kabusuydu. Şimdi, bu durumu biraz daha eğlenceli bir şekilde ele alalım.

Woodkid Kimdir? Ah, Woodkid! Kim olduğunu bilmeyenler için, kendisi Fransız müzisyen, yönetmen ve tasarımcıdır. Yani, hem müzik yapar hem de müziği görsel bir şölene dönüştürür. Sadece bir müzisyen değil, aynı zamanda bir sanat dâhisi. Ama şimdi, Kojima’nın sihirli dünyasına adım attığında, belki de biraz fazla hayalperest oldu. Hayalperest derken, “Acaba Kojima ile çalışmak beni de bir uzaylı yapar mı?” diye düşünüyordu, kim bilir!

Kojima ile Çalışmanın Efsanesi Woodkid, Hideo Kojima ile üç yıl boyunca çalıştı. Üç yıl! Bu süre zarfında yüzlerce saat müzik yaratmış. Yüzlerce saat! Hatta belki de bir zamanlar uykusuz geceler geçirdiği için bir noktada “Kojima’nın ruhu beni ele geçirdi!” diye bağırmış olabilir. Ama şaka bir yana, Woodkid, Kojima ile çalışmaktan dolayı oldukça memnun. Yani, Kojima’nın kafasındaki düşünceleri müzikle harmanlamak, onu sinir krizine sokmamış. Bu da bir başarı!

Senaryodaki Değişiklikler: Bir Dönüşüm Hikayesi Şimdi, işin ilginç kısmı burada başlıyor. Woodkid, oyunun senaryosunun geliştirilme sürecinin neredeyse yarısındayken değiştirildiğini aktarıyor. “Kojima yanıma geldi ve ‘Bir sorunumuz var. Dürüst olacağım, oyunu oyuncularla test ettik ve sonuçlar çok iyi. Ama bu pek iyi bir şey değil!’ dedi.” Yani, sonuçlar iyi ama Kojima’nın kafasındaki şey “Bu kadar iyi olmamalı!” diyor. Burada bir çelişki var, değil mi? Sonuçta, oyun iyi olsa da Kojima, “Herkesin seveceği bir şey yapamam!” diyor. Bu da, Kojima’nın yaratıcı dehasının bir parçası. Gerçekten de, “Herkesin beğeneceği bir şey yapmak istemiyorum!” demek, bir yandan da “Benim sanatım, benim kurallarım!” demek.

  • Değişim ve Duygu: Kojima, senaryodaki bazı unsurları değiştirerek oyun için gerekli olan “duyguyu” yaratmaya çalıştı. Çünkü ne de olsa, bir oyuncunun kalbini kazanmak için biraz sarsılması gerekiyor. Yoksa, “Bu oyun çok sıradan!” diyerek kenara atarız, değil mi?
  • İlk İzlenimlerin Gücü: Kojima’nın amacı, insanların ilk başta hoşlanmadıkları şeyleri sevmelerini sağlamak. Yani, “Bu oyun ne kadar garip!” dedirten bir deneyim yaşatmak. Bunu başardığında, oyuncuların “Ne oldu, neden sevdim?” diye düşünmesini sağlamak istiyor. İşte, gerçek sanat budur!

Sonuç olarak, Woodkid ve Kojima’nın bu iş birliği, sadece müzik değil, aynı zamanda bir düşünce deneyimi. Kojima’nın “Ana akım” korkusu, belki de sanatın en güzel yanlarından biri. Unutmayın, sanat her zaman sıradan olmamalıdır. Eğer sıradan olursa, o zaman neden izlesin ki insanlar? Haydi, bakalım! Bu projede neler bekliyoruz? Belki de Woodkid, bir gün bir uzaylı ile buluşur ve ona müzik yapar. Kim bilir, Kojima’nın dünyasında her şey mümkün!

İlgili Gönderiler

Exit mobile version