Legion’ın sona ermesiyle beraber içimde tatlı ama hüzünlü bir his belirmişti. O zamana kadar Warcraft evreninin en büyük kötü karakteri olan Sargeras’ın, yıllardır keşfettiğimiz ve mizacını hissettiğimiz dünyaya kılıcını saplamasıyla birlikte ek paket final yapmıştı. Bunun üstüne nasıl bir şey yapılabilir ki? Kendi aramızda heyecan verici teorilerle uzun uzun tartıştığımızı hatırlıyorum… Ardından “Hadi şimdi yiyin birbirinizi” mesajıyla dolu Battle for Azeroth ortaya çıktı. Shadowlands’i izlediğimde, “Ne yapıyoruz biz?” hissini hissetmiş ve 16 yıl boyunca aktif olarak oynadığım bu oyuna karşı hevesimi kaybettiğimi fark etmiştim. Ancak, Dragonflight çoğu şeyi düzeltmişti ve başarılı bir ek paket olarak dikkatimi çekmeyi başardı. Fakat bazen bir şey kırıldığında, o eski haline asla dönmez ya… The War Within’i oynayana kadar World of Warcraft’a olan sevgimin tamamen yok olduğunu düşünüyordum; Dragonflight’a rağmen asla bir araya gelmeyeceğimi sanıyordum. Sonra Japonların Kintsugi sanatıyla tanıştım.
Kintsugi, kırık bir nesneyi geliştirme ve onu eski halinden daha güzel bir hale getirme sanatıdır. “Kusurları mükemmelleştirme sanatı” olarak da bilinir; Japonların kırılan vazoların çatlaklarını altın tozuyla doldurup yenilenen eserler ortaya koyduklarını belki biliyorsunuzdur. The War Within, birçok açıdan özlediğimiz “Warcraft” duygusunu geri getiriyor. En başta, artık bir World of Warcraft geleneği olarak gördüğümüz “Haydi Dalaran’ı yeni ek paketin mekanına taşıyalım!” göreviyle açılış yapılırken, eski tanıdık hissiyatın içine yeni ögeler ekliyor. Bu durumun sadece şok etkisi yaratmak için yapılmadığını da hissediyorsunuz; çünkü yaşanan kaybın etkileri ana karakterlere ve hikâyeye açıkça yansıyor. Bu açıdan The War Within, Legion’ın girişini hatırlatıyor – herkesin farklı favorileri olsa da benim favorim Legion olduğu için bunu ince bir detay olarak belirtmek istedim.
The War Within’in güçlü anlatımı, özellikle bir diğer önemli sebep olan Chris Metzen’in, Legion sonrası bir süre sonra Blizzard’dan ayrılmasının ardından uzun zaman sonra serinin başına dönmesiyle daha da etkileyici hale geldi. Metzen’in her eylemi başarı sayılmasa da Warcraft’ın bugünkü kimliğini oluşturmadaki katkısını inkar etmek mümkün değil. Bu yüzden hikâyenin içinde onun sihirli dokunuşlarının hissedildiği noktalar var. Ayrıca, hikâyenin bir üçlemenin ilk parçası olarak yazılmış olması, daha dengeli ve tutarlı bir tempoda ilerlemesine olanak tanıyor. Düzensiz anlatım olarak eski WoW ek paketlerinin yaşattığı “Disneyland” hissi, bu ek paketten farklı olarak, gelecekteki hikâyeler için ipuçları veriyor ve karakterlere soluk alma fırsatı tanıyor. Legion hala en sevdiğim ek paket olsa da, The War Within’in World of Warcraft’ın anlatım kalitesini artıracağı kesin.
“Ana görev dizisi daha kısa, ama daha çok yan görev ve yan hikâye anlatacağız” dediklerinde başlangıçta endişelendim; çünkü daha az ana görev, kâğıt üzerinde pek iyi bir fikir gibi durmuyordu. Ancak yan görevlerin “Ana görev olsa, yan görev olarak karşılanacak” gibi karakter odaklı olduğunu gördüğümde fikrim değişti. Bu yaklaşım, bölgelerdeki ana hikâyenin boşluklarını doldurmak ve pekiştirmek açısından oldukça başarılı. Birden fazla karakterle aynı görevleri takrar etmek istediğinizde ise, bunu kolayca yapabileceğiniz bir yol sunuyor. Üstelik, senaryoyu bitirdikten sonra başka bir karakterle Khaz Algar’a gittiğinizde senaryo bölümünü atlayarak zorunluluklardan kurtuluyorsunuz.
- Oynarken sadece iki küçük şikayetim oldu:
- Birincisi, The Ringing Deeps’in yan görevlerinin biraz fazla eski kafalı olması. “Buradaki her şeyi bitirip öyle geçeceğim” kafasında olanlar için, “Şimdi merhem yapmak için gidip 12 element kes, sonra 8 taş toplayıp karıştır” gibi görevler oldukça boğucu olabilir.
- İkincisi, Azj-Kahet’teki ana görev dizisinin aniden sona ermesiydi. Tam “Mevzuya giriş yapıyoruz…” derken birden bitti. Neyse ki, ana senaryonun ardından gelen görev serisi bu kısa süreyi telafi etti.
Kısacası, The War Within, Battle for Azeroth öncesi hikâye anlatımını mükemmelleştirip Dragonflight’ın keşif hissini birleştirerek tatmin edici bir karışım sunmuş görünüyor. Hikâyeye dair birçok detaydan bahsettim ama onun dışında keşfedilecek ve gezilecek tonla yeni şey var. Bu nedenle, kendinizi özgür ve yapacak bir şey bulamayan biri olarak bile “Acaba alt karakterimi geliştirebilir miyim?” sorusuyla sıkılmaya pek vaktiniz kalmıyor.
Bana hikâye anlatma, sistemler nasıl?
Bu yazıyı kaleme aldığım sırada, Sezon 1’in başlamasına bir hafta vardı, bu yüzden Mythic+ veya Raid gibi konular hakkında fazla bilgi veremeyeceğim. Ama elimde olanlardan ve deneyimlediklerimden bahsetmem kesin. Delves, rol agnostik (rol uyumsuz) mini-dungeon’lardan oluşan yeni bir sistem olarak dikkat çekiyor. 1 ila 5 oyuncu, yanlarına bir NPC alarak 10-15 dakika içinde tamamlayabilecekleri mini zindanlara giriş yapıyor. Düşmanlarla yüzleşirken, gizli hazineler buldukça yanınızdaki NPC de seviye atlayıp güçleniyor.
Blizzard, Delve konseptini hikayeyi ilerletmekte de kullanıyor. Şu anda sezon başlamadığı için Tier 3 zorluğuna kadar Delve yapabiliyorsunuz, ancak sezon açıldığında daha üst zorluklarla karşılaşacaksınız. Zorluk seviyeleri arttıkça, ödüller de kalitesini artıracak ve düşmanların zorluk dereceleri de yükselecektir.
- Normal Delve’lere ek olarak, “Bountiful” Delve’ler de mevcut. Bunlar, belirli sürelerle değişen bir rota ile sürekli olarak yenilenen bir sistem sunuyor.
- Eğer her hafta gelen Restored Coffer Key’lerinizi bu sandıklarda kullanmayı seçerseniz, ekstra loot kazanabilirsiniz.
İlginç olan, bu sistemin beta aşamasında bana sıradan gelmesine rağmen, tam sürümde oldukça keyifli hale bürünmüş olması. Her Delve’in kendine özgü en az bir olayı var ve farklı hikaye varyantları sunuyor. Bu yönüyle yeni ve eğlenceli bir etkinlik olarak öne çıkıyor.
Unutmadan belirteyim ki, bu ek paketin ilk kişiselleştirilebilir bineği (Delver’s Dirigible) Brann 10. seviyeye ulaştığınızda açılıyor ve sezon başlangıcıyla birlikte bu bineğe ait kozmetik parçalar da gelebilir.
Öte yandan, World of Warcraft takımı yalnız oynamayı seven oyuncular için “Follower Dungeon” seçeneği ekledi. Bu seçenekle NPC karakterlerle istediğiniz zindanı oynama şansı yakalıyorsunuz. Bunun yanında Raid’lere getirilen Story Mode sayesinde, ana hikâyeleri NPC’lerle birlikte deneyimleme imkânı da sunuluyor.
Warband müzik grubu gibi bir şey mi?
Basit gibi gözüken ama oynayış şeklini köklü bir şekilde değiştiren bir sistem olan Warband, WoW’un geçmişte en çok eleştirilmiş özelliklerinden birine dair bir çözüm sunuyor. Karakterlerimiz için her şeyi yeniden yapmamız gerektiği düşünüldüğünde, bu yaklaşım zamanımızı daha verimli kullanmamıza olanak tanıyor. Warband ile artık topladığınız eşyalar, ekipmanlar, eskiye nazaran daha pratik hale geliyor. Örneğin, “Warband Bank Distance Inhibitor” yeteneğiyle üzerinizdeki her şeyi paylaşımlı bir bankaya koyabilirsiniz.
Bunların yanı sıra, kullanmadığınız ekipmanların görünüşlerini Warband’iniz için de açabiliyorsunuz. Bunda bazı sınırlamalar olsa da, Blizzard oyuncuların tepkilerini dikkate alarak geliştirmeler yapabilir.
Her ne kadar olumlu detaylar çok olsa da, The War Within’in hala aksayan noktaları var. Özellikle çıkışta yaşanan “erken erişim” durumu oldukça eleştirilmişti. Ayrıca yeni “Hero Talent” sisteminin, sınıf fantezisini taşımadığı düşünülüyor. Benim açımdan bu şeyler, umduğumdan çok daha farklı hissettirdi.
Tüm bu olumsuz yönlere rağmen The War Within, Azeroth’a olan sevgimi yeniden canlandırmayı başardı. Önceki ek paketten sonra tekrar oynayan biri olarak, pek çok yeni detayla karşı karşıyayım. Blizzard’ın bu şansı en iyi şekilde değerlendirmesini umuyorum.
| İkinci Görüş – İpek
World of Warcraft ile onca yıldır süren inişli çıkışlı ilişkim var. “Bu sefer bitti” derken, içimdeki özlem yeniden uyanıyor. Legion sonrası ilk ayrılığımızda durumun gerçekten kötü olduğunu düşündüm ama özlemiyor gibiydim. Ancak Dragonflight’ın sonunda tekrar bir özlem hissettim. Sonuçta Metzen geri dönünce umutlandım ve The War Within’i beklemeye başladım. Çok büyük beklentilerim yoktu; sadece Azeroth’un bir parçası olmak istiyordum. The War Within ile birlikte hissettiğim aidiyet arttı. Ana karakterler artık daha samimi ve bizimle paylaşımda bulunuyorlar. Karakterlerle geçen diyaloglar, görev alma dışında bir derinlik kazandırıyor. Örneğin, Faerin ve Anduin’le sohbet ederek vakit geçirmek oldukça tatlı bir deneyim. Görevleri yavaş yavaş, her konuşmayı dinleyerek yerine getirmeyi seçtim; Khaz Algar’daki yeni karakterler çok etkileyici ve samimi. Khaz Algar’ın alt yapısı beni oldukça etkiledi, Hallowfall bölgesinin tasarımı ise muazzamdı. Yeni Delve sisteminin daha eğlenceli hale getirilmesi gerekebilir ama Brann ile maceralar yaşamak ve zindanların farklı mekânları gerçekten keyifli. Ayrıca müzikler de geçmişte duyduğum en güzel melodiler. Sonuç olarak, The War Within beni yeniden heyecanlandırmayı başardı ve Azeroth’ta geçireceğim zamanı dört gözle bekliyorum! |