Bilim kurgu dünyasında belki de en karmaşık temalardan biri olan zaman yolculuğu, oldukça özel mekaniklere sahip bir konsept. Bunu başarılı bir şekilde kurgulamak, çok sayıda ihtimali göz önünde bulundurmayı gerektiriyor. İnsanların kendileriyle karşılaşması, geçmişte tanıdıklarıyla bağlantının nasıl şekilleneceği ve yaptıkları seçimlerin beklenilmeyen sonuçları… Bunlar saymakla bitmeyecek unsurlar. Bu nedenle, iki yapımı özellikle seviyorum: biri İspanyol yapımı olan Los cronocrímenes (Zaman Suçları), diğeri ise Dark dizisi. Artık benim gözümde bu ikiliye oyun dünyasından yeni bir isim eklenmiş durumda: Old Skies.
Wadjet Eye söz konusu olunca beklentilerim oldukça yüksek; bu nedenle Old Skies’a büyük bir heyecanla yola çıktığımı belirtmekte fayda var. Kısacası, son yılların en başarılı point-and-click macera oyunu geliştiricisi ve yayıncısı ile karşı karşıyayız ve Unavowed hâlâ aklımda taze. Old Skies’ın geliştirilme sürecini neredeyse başından beri takip ettiğim için, Fia Quinn ve macerasıyla ilgili biraz bilgi sahibiydim ama hikayenin bu kadar karmaşık ve ters köşeli oluşu beni bile şaşırttı.
Hikayenin Derinliği
Old Skies, New York’ta görev yapan bir ChronoZen ajanı olan Fia Quinn’in hikayesini anlatıyor. Fia, zaman yolculuğu yaparak müşterilerinin geçmişine giderek hayallerini gerçekleştirmelerini sağlıyor. Kimi insanlar geçmişe gidip birini kurtarmak, kimileri de hayran oldukları bir kişiye bir soru sormak amacıyla yardım istiyor. Fia’nın görevi bu görevlerin kusursuz biçimde tamamlanmasını sağlamak ve herhangi bir aksilik durumunda zamanın düzensizliğini önlemek. 2060’lı yıllarda, Arşiv adında bir bilgi ağı, herkesin zaman çizelgesindeki önemlerini derecelendiriyor; eğer birinin etkisi düşükse, onunla ilgili hemen her şeyi yapabiliyorsunuz. Bu durum, “parayı veren düdüğü çalar” mantığında bir borsa anlayışı yaratıyor.
ChronoZen ajanları, büyük tarihi olaylar ve önemli kişiler ile zamansal olarak kronokilitli bağlarla hareket ediyorlar, yani zaman çizelgesinde yaşanan değişiklikler onları doğrudan etkilemiyor. Ancak bu ajanların kendi yaşamları yok. Zamanın akışı, kişisel hikayelerini durmadan şekillendiriyor, bir an tanımadığı birinin eşi, başka bir an bir teknoloji firmasının yöneticisi olabiliyorlar. Gerçekte, tüm bunlar zamanın içinde var kalmak için gerekli olan rol yapma aksesuarlarından başka bir şey değil. Bu yüzden kimseye duygusal bir bağlılık geliştiremiyorlar çünkü o kişinin bir saniye sonra orada olup olmayacağı belirsiz. Başka bir ajan geçmişte bir seçimi değiştirirse, o kişi anında varlığını yitirebiliyor. Dolayısıyla, bu ajanlar, işlerine adanmış bir hayat sürmekte.
Görevler ve Zaman Yolculuğu
Old Skies’da altı farklı görev bulunuyor ve bu görevlerin her biri, bizi New York’un farklı zaman dilimlerine götürüyor. Zaman zaman yüz yıl öncesine, bazen de geleceğe gidiyoruz. İlk etapta ayrı hikayeler ve farklı karakterlerle karşılaşacağız gibi görünse de, hikayeler bir noktada hayret verici şekillerde birleşiyor. İşte bu noktada Dave Gilbert’ın anlatım becerisi devreye giriyor. Sonuçta tüm hikaye, dev bir zaman spirali içinde iç içe geçiyor. Alakasız bir kişinin isteğini yerine getirirken başka bir görevde kritik bir detayı değiştirdiğimiz durumlar yaşanıyor.
Bulmaca yapısı da benzerlerinden farklı. Oyun, mantık ve envanter bulmacalarının ötesinde, daha çok deneme yanılma ve araştırmaya dayanan bir yapıya sahip. Karşılaştığımız isimler ve mekanlar ile ilgili Arşiv veri tabanında önemli bilgiler bulabiliyor ve bu bilgiler, kendimizi çıkmaza girdiğimizde çok işimize yarıyor.
Fia’nın Maceraları
Fia’nın durumu her zaman yolunda gitmiyor; beklenmedik bir olay olur ve aniden olayların tam ortasında buluveriyorsunuz kendinizi. Bu noktada dostumuz ve denetçimiz Nozzo devreye giriyor ve zamanı geri sararak bizi olayın başına döndürüyor. Zaman geriye alınsa bile, Fia’nın anıları korunuyor. Bu ölümler sayesinde, neyi nerede yapacağımızı ve diyaloglarda hangi seçenekleri seçeceğimizi öğrenerek, zor durumda kalmadan kurtulabiliyoruz. Hatta keşfedilmesine yıllar alan bir ilacı yanlış malzemelerle geçmişte üretip, zehirlenmekten kurtulmak da mümkün.
Belki tüm bunlar ilk başta sizi çok da etkileyici gelmeyebilir, ama Fia ile zaman geçirip, onun kaygılarını, kayıplarını, isteklerini ve arzularını deneyimledikçe, başka kişilerle yaşanan pişmanlıkları, keşkeleri hissettikçe, bir noktada kendinizi oldukça etkilenmiş hissediyorsunuz. Özellikle hikayenin olgunlaştığı altıncı bölüm, oyunun zirve noktası olarak karşımıza çıkıyor.
Grafik ve Atmosfer
Old Skies’ı önceki Wadjet Eye oyunlarından ayıran en belirgin unsur grafikler. Daha modern ve farklı bir ifade tarzı benimsenmiş. Ben Chandler, karakter çizimlerinde oldukça başarılı işler çıkarmış ama bazı karakterlerin görünümü ile yaşları arasında önemli bir tutarsızlık mevcut. Çoğu karakterin birbirine benzemesi de dikkatimi çeken diğer bir unsur.
Dönem mimarisi, kıyafetleri ve New York’un çeşitli dönemlerdeki halleri oldukça başarılı bir şekilde tasarlanmış, buna dair bir eleştirim yok. Ancak, oyun dünyası biraz fazla boş hissettiriyor. Ne olursa olsun New York’tayız ve gezdiğimiz alanlar, binalar ve sokakların böyle boş olmaması gerekiyordu. Geliş ilerlerken birkaç figüran eklenmiş olsa da, atmosfer hâlâ zayıf kalıyor.
Zaman yolculuğunun yeri önemli olsa da, Old Skies her türlü soruya mantıklı cevaplar bularak olağanüstü bir iş çıkarıyor; fakat bunu yalnızca bilim kurgu kalıbına sıkıştırmamış. Old Skies, bu karmaşıklıkları insan bakış açısıyla harmanlayarak insani bir hikaye sunan bir macera oyunu. Fia Quinn ile hikayenin akışında kendinizi bulduğunuzda, zamanın insani yönlerinin derinliğini anlayacaksınız.