Mick Gordon ve Doom Eternal: Müzik, Kaos ve Anlaşmazlıkların Hikayesi
Mick Gordon'un Doom Eternal'daki müziği, kaosun ritmi ve anlaşmazlıkların melodisi! Kulaklarınızı hazırlayın, başlıyoruz!
4 saat önce

Bir zamanlar, Doom Eternal’ın müzikleri ve bu müziklerin altında yatan çatışmalar külli bir belirsizlik içinde kaybolmuş gibiydi. İşte Mick Gordon, yıllar sonra sahneye geri dönerek iki senelik sessizliğinin ardından herkesin dikkatini tekrar üzerine çekmeyi başardı. Nasıl mı? Elbette ki, içi dolu dolu, koca bir yazıyla! Gordon, Medium’da yayımladığı bu makalede, Id Software’ın stüdyo yönetmeni Marty Stratton’un kendi başarılarını nasıl bir “savaş alanı” haline getirdiğini 14 bin kelime ve 85 bin karakterle anlatıyor. Yukarıda bahsettiğimiz olaylar, neredeyse bir sinema filminin senaryosuna denk bir derinliğe sahip. Yani o kadar çok ve karmaşık ki, özet çıkarmak bile bir düğüm çözmek gibi bir şey! Bunu yapmaya çalışırken, kendini bir spagetti tabakası içinde kaybolmuş gibi hissedebilirsin.
Mick Gordon, belki de birçok sanatçının yaşadığı o klasik hikaye: işe başlıyorsun, heyecan dolusun ama bir anda işler kötüye gidiyor. İlk sekiz ay boyunca nerede olduğunu bilmiyorsun ki, ücret bile alamıyorsun. Sonra üstüne 11 ay daha ekleyince… “Ahh, çilekeş sanatçı” dedirtecek cinsten! Üstelik, kendisine Doom Eternal’ın orijinal soundtrack’i için sözleşme önerilmediğini belirtiyor. Peki, bu nasıl olabilir? Yani sen şarkı yapacaksın, insanlar dans edecek ama senin buna dair bir belgen olmayacak! Gordon’un basından öğrendiği bilgi, kulağa biraz çılgınca geliyor, değil mi? Oyun çıktıktan sonra “Haaa, burada benim müziklerim var!” diyerek kendini buluyorsun ama o müzikler, doğru etiketle bile kaydedilmemiş. Ne büyük bir talihsizlik!
- Mick Gordon’un günde 18-20 saat çalıştığını duymak, “Nasılsa akşamları pizza siparişi verirler” naifliğini düşündürüyor. Bir yandan adeta müzik stüdyosunda bir orkestra yönetiyorken, diğer yandan hem müzikal olarak hem de zihinsel olarak çılgın bir maraton yapıyor.
- Gordon’un 4 saat 46 dakikalık müziğinin kullanılıp, yalnızca 2 saat 22 dakikası için ödeme alması ise bir başka ironik komedi unsuru. Yani daha azıyla “daha fazlasını” vermek! Zaten bu süreçte Stratton’un kendisiyle uyanık geçişmeleri, havada bir kargaşa yaratmış durumda. İkili ilişkilerin bu kadar karmaşıklaşmasını, sanki bir sitcom senaryosunun parçasıymış gibi düşünmek bile mümkün!
Oysa ki Mick Gordon, OST için 12 şarkı hazırlamayı kabul etmesine rağmen, kendisi için belirlenen teslimat tarihi çevresinde bir dizi absürt durumu yaşamış. “Öyle bir tarih verdiler ki, adeta son dakika golü atılır gibi!” demek işin gerçek yüzünü güzel bir şekilde sergiliyor. Gazetelerde bu tarih “son tarih” olarak geçiyor ama Stratton’un daha önceden çıkıp “şimdi veyahut asla!” dercesine tehditimsi bir şekilde iletişim kurması, tam bir komedi filmi sahnesi gibi! Günde 18-20 saat çalıştım, ama beş saat kala başka şarkılar istediğine karar verdi diye de ekliyor, adeta “Bu da benden size bir jest olsun!” der gibi.
Sonuç olarak, Mick Gordon’un detaylı yazısından anlaşılan o ki, çalışanları arasında bir anlaşmazlık yaşanırken, insanlar nasıl da komik ve trajik durumların tam ortasında bulabiliyor. Stratton’un yazdığı her şeyin yalan olduğuna dair hissettikleri de yadsınamaz bir gerçek. Bütün bu karmaşanın içinden çıkmaksa, ikisi arasında geçişlerle dolu bir dizi olay yaşıyor olacak ki, Gordon “ben de susturulmak zorunda kaldım!” demekten kendini alıkoyamıyor. Kısacası, bu iki sanatçı arasındaki olay yumağı, yalnızca oyun sektöründeki bir gedik değil, aynı zamanda komedi dünyasında bile yer bulabilecek bir hikaye!
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?