3 Cisim Problemi: Bilim Kurgu, Karakter Derinliği ve İnsanlık Üzerine Bir İnceleme
Zihinlerde yer eden 3 cisim problemi, bilim kurgu ile karakter derinliğinin insana yoğun etkisini mizahi bir dille inceliyor. Hadi, gülümseyin!
14 saat önce
3 Cisim Problemi, adından da anlaşılacağı gibi yalnızca bir bilim kurgu hikayesi olmaktan çok daha fazlasını barındırıyor. Bu eser, bizlere evrenin derinliklerine dalma, bilinçaltımızın karanlık köşelerine ışık tutma fırsatı verirken aynı zamanda hayatın karmaşık ve çetrefilli doğasının üzerine eğilmektedir. Işık hızı, teorik fizik ve insanlığın varoluşsal mücadelelerinin iç içe geçtiği bu epik yolculukta, kahramanlarımızın her biri kendi benzersiz hikayesiyle bize farklı bir pencere açıyor.

Ve bu karmaşık ve derinlikli hikayede karşımıza çıkan karakterler, tüm bu olayların duygusal yükünü taşımamızda yardımcı oluyor. Sıradan bir dizi değil, gerçek anlamda bir karakter yelpazesinin oluşturulduğu, bizlere insanoğlunun bir labirentte yol bulmaya çalışırken yaşadığı içsel çatışmaların hikayesidir. Karakterlerin dinamikleri, izleyicinin ruh halini etkilerken, her birinin derin geçmişi ve motivasyonları, anlatılan hikayeye ayrı bir anlam katıyor. Bu noktada, karakterleri muhteşem bir şekilde canlandıran oyunculara büyük övgüler sunmak gerekir.
Son zamanlarda, bu büyüleyici hikayenin karakterleri ile bir röportaj yapma fırsatını yakaladım. Liam Cunningham ve Benedict Wong gibi dev isimlerin canlandırdığı Wade ve Clarence karakterleri, hikayenin karanlık taraflarının ve ikili ilişkilerin derinliklerine inme fırsatını sunarak birer içsel yolculuğa çıkıyor. Jess Hong ve Zine Tseng gibi oyuncular ise Jin ve Ye Wenjie karakterleriyle bilimin sınırlarını zorlayan, insanlığın geleceğini etkileyen iki zıt kutbu temsil ediyor.
Gülhis: Merhaba, Liam Cunningham ve Bradley Wong! Başlamadan önce isimlerinizin nasıl telaffuz edildiğini öğrenebilir miyim?

Bradley Wong: İsmimi söylememle ikinizin de doğru telaffuz etmesi bir olur. TÜRKLER BİLE KARIŞTIRIYOR HELAL!
G. Bu yaptığınız şey büyük bir başarı! Ama hadi şimdi asıl konuya gelelim. Siz ikiniz bu dizideki ana soruşturmanın melodisi gibisiniz. Bu melodiyi yaratmak için nasıl çalıştınız? Özellikle sen, Bradley, Da Shi karakterini canlandırırken, bu güçlü sezgileri olan bir karakteri oynamanın getirdiği zorluklar neler?
B.W. Benim için önemli olan karakterin özünü aktarabilmekti. Da Shi’nin gerçekten kendine özgü bir arsızlığı var. Cixin tarafından karakterlere daha fazla derinlik katma özgürlüğü tanınması, bu hikayeyi daha evrensel ve farklı kılma şansı verdi. Onu Mançester’a getirerek biraz daha güncel hale getirdik. Aslında o, bir çeşit bilim kurgu Columbo’su gibi. Mizacı gereği, olayları derinlemesine inceleyen bir tür dedektif. Karakterin derinliklerine inmeye çalışırken, herkesin işini yapma biçimine göre değişen bir karakterle karşı karşıyayız. Oğlu olan bir baba olarak, iş hayatındaki fedakarlıklarıyla aile hayatını dengede tutmaya çalışıyor. İşte bu yüzden neyi feda etmekten kaçındığına dair kara mizah unsuru çok önemli!

G. Ve Wade’in bu kararıyla Clarence’ın hiyerarşisindeki yeri gerçekten önem kazanıyor. Wade karakterinin karanlık tarafları ve gizemleri üzerine ne düşünüyorsun, Liam? Kitapta pek çok detay göremiyoruz ama dizide Wade her şeyi kontrol eden bir karakter gibi duruyor. Üzerinde durduğun içsel çatışmalar nelerdir?
L.C. Evet, Wade hakkında en ilginç olan şey, onun çalıştığı istihbarat servisi hakkında kesin bir bilginin olmaması. Sadece bir sır perdesi gibi baştan sona kadar gizemini koruyor. Ancak onunla tanıştığınızda, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile konuşma gücüne sahip biri olduğunu anlayabiliyorsunuz. İşte bu da onun ve çevresindeki karakterlerin gizemini daha da derinleştiriyor. Oynaması çok keyifli bir karakter çünkü her an elinde tuttuğu bilgilere göre yön bulabiliyor. Bazen de kendimi karakterin bir parçası gibi hissediyorum ve mantıksal boşlukları doldurmaya çalışmak harika bir zevk veriyor.
G. Harika! Peki ya Zine ve Jess, sizin performansınızı nasıl buldunuz? Karakterlerinizi nasıl şekillendirdiniz?
Jess Hong: Aslında karakterime hazırlanırken, David ve ekip gerçekten beni derinlemesine bilgilendirdiler. İlk kitapta yer alan Wang Miao’nın karakterinin bir çeşit bölünmesi olan Jin karakterini oynamak, harika bir fırsattı. Kendi soluklarını ve özlerini karakterlerimize yansıtarak, farklı kitaplardan anekdotlarla harmanladık ve yeni bir karakter oluşturduk!

Zine Tseng: Evet, biz de fizik konusunda temel bilgilerimizi geliştirmeye çalıştık. İşin içine derinlemesine dalıp, karakterimizin yaşadığı travmaya inmemek için elimizden geleni yaptık. Çünkü bu karakterin ruhunu önce yaşamalıydık; bu da ruhsal zorlukların yanında insana olan inancımızı da test ediyor. Özellikle yönetmenin bu konuda ne denli net olduğu, çalışmamızı kolaylaştırdı.
Ve John, sen bu hikayenin tek aklı başında insanı olarak önemli bir rol oynuyorsun. Senin karakterin Jack, Oxford beşlisinin en mantıklı adamı fakat bilimi bir kenara itmiş gibi görünüyor. Hayatındaki seçimler hakkında ne düşünüyorsun?
John Bradley: [Jack] bir nevi sanatçı gibi. Pratik düşünen, alışıldık kalıpların dışına çıkan bir karakter. Bilimi bir kenara itmiş gibi görünse de o aslında kendi içsel sorgulamalarını devam ettiren bir birey! Karakterin zaafları, kimsenin beklemediği bir yerde insanları düşündürme cesaretini gösteriyor.

G. Ve Alex, senin karakterin Will de aslında varoluş savaşının küçük bir modeli gibi. İlk başta biraz karmaşık hissediyor musun?
Alex Sharp: Kesinlikle! Bu rolü ilk aldığımda karakterin nereye gideceği konusunda hiçbir fikrim yoktu ama artık oldukça heyecanlandım. Will’in tüm hikaye ile bağlantısı, beni son derece etkiledi!
G. Evet, şu an üçüncü kitapta heyecanlanmamı sağlayan her şey çok net! Dizi, bu hikayenin ağırlığını ve karakterlerin derinliklerini mükemmel bir şekilde yansıtıyor; ancak spoiler vermeden konuşmak gerçekten zor!
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?