Assassin’s Creed Mirage: Valley of Memory Eklentisi ve Suudi Arabistan Tartışmaları
Assassin's Creed Mirage'da anılar vadisine dalarken Suudi Arabistan tartışmalarıyla kahkaha atmayı unutmayın! Tarih, mizah ve sanal kılıç savaşları!
7 saat önce

Ubisoft’tan Assassin’s Creed Mirage için duyurulan “Valley of Memory” ek paketi, 18 Kasım’da oyuncularla buluşmak üzere yola çıkıyor. Evet, doğru duydunuz! Bu ücretsiz genişleme paketi, oyunun hayranlarını bir kez daha çöl topraklarına, gizem dolu maceralara ve bir miktar kum fırtınasına davet ediyor. Oyunseverler, yaklaşık 6 saatlik bir oynanış süresi sunacak olan bu pakette Basim’in kayıp babasının izini sürmesi ile El-Ula’ya doğru yapacağı yolculuğa tanık olacaklar. Peki, Basim’in başına neler gelecek, nelerle karşılaşacak? İşte en keyifli kısımlar burada başlıyor!
Valley of Memory’de, eski El-Ula şehri, Musa ibn Musayr Kalesi, Taş Vadisi ve Hegra Nekropolisi gibi görülesi yerleri ziyaret edeceğiz. Tabi bu ziyaretler sırasında çöl haydutları, kaybolan izler ve bir sürü tehlikeli antik kalıntı ile karşılaşacağımız kesin. Yani kısaca, “Çölün ortasında kaybolduğuma göre benim randevum var!” diyerek dikkatli olmalıyız. Ubisoft’un “dikkatli olun, düşmanlar ve tuzaklar bol!” dediği bu yeni senaryo, oyuncuları hem keşif hem de gizlilik unsurlarıyla baş başa bırakacak. El-Ula’da kaybolan ipuçlarının peşine düşmek, sanki bir hazine avına çıkmak gibi olacak, değil mi? Bize düşen yalnızca dikkat etmek!
Ancak işin içinde biraz güçlü kollar ve çöl kumları da var. Normalde Assassin’s Creed Mirage için böyle bir ek paket düşünülmüyordu. Ama, Suudi Arabistan’ın bu projeye fon sağladığı söylentileri dolaşmaya başladı. Hemen ardından, bazı oyun dünyası uzmanları, bu paketin Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu (PIF) ile bir iş birliği sonucu ortaya çıktığını öne sürdü. Yani durum biraz karmaşık! Öyle ki, S.Arabistan’ın turizm ve kültürel diplomasi stratejileri nedeniyle El-Ula’nın ön plana çıkarılması, bu iş birliğine dair düşünceleri daha da güçlendirdi. Hani derler ya “Para her kapıyı açar,” bu durumda da bir kapı açılmış gibi görünüyor.
Bu işin içinde gerçekten bir şeyler dönüyor mu, döndüğünü anlamak zor. Ubisoft’un sözcüsü, PC Gamer’a verdiği bir röportajda, “Projemizde hiçbir hükümet veya sponsor etkisi yoktur. Assassin’s Creed serisi her daim kültürlere saygı duymuştur” diyerek durumu netleştirmeye çalıştı. Ancak bu açıklama, tartışmaları büyütmekten başka bir işe yaramadı. Oyun topluluklarında “Ubisoft’un politik hassasiyeti göz ardı ettiğine” dair sert eleştiriler yayılmaya başladı. Diğer yandan ise bazı oyuncular, “Ücretsiz ve tarihî bir genişleme paketine bu kadar yüklenmemek lazım,” dedi ve ortamda bir “görüş ayrılığı” oluşturdu.
Unutmayalım ki, ülkelerin kamu diplomasisi stratejileri gereği oyunlar, yumuşak güç unsurları olarak kullanılmaktadır. Diğer birçok sektörle aynı akıma kapılan oyun dünyası, her gidişatında tarihî ve kültürel unsurları incelemede farklı bir role bürünebiliyor. Ancak, “sınır nerede başlar?” sorusu hala üzerinde tartışılmaya devam ediyor. Kendi görüşlerimi bir kenara bırakıp, siz değerli Oyungezerler’e bir soru yöneltmek istiyorum: Parayı veren düdüğü çalar mı? Oyun firmalarının bu gibi durumlarda nasıl davranmaları gerektiği hakkında sizlerin görüşleri neler? Etik kodlar var mı yok mu, siz ne düşünüyorsunuz? Cevaplarınızı sabırsızlıkla bekliyorum!
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?