Baldur’s Gate evreni, karmaşık hikayeleri, unutulmaz karakterleri ve tabii ki maceralarıyla dolup taşan bir dünya. Bu evrende kaybolmak, bazen kaybolduğunu bile fark etmemek gibi bir şey. İlk iki oyunu hatırlamak, üç numaralı oyuna geçmeden önce oldukça önemli. Zira, bu yolculukta atladığımız detaylar, ileride başımıza dert açabilir. Evet, belki de “bütün bunları neden hatırlamam gerekiyor ki?” diye düşünebilirsiniz ama merak etmeyin, bu yolculukta kaybolanlar sadece zaman değil, aynı zamanda eğlence de olacaktır! İlk iki oyunla ilgili kısa bir yolculuğa çıkalım; kim bilir belki de bu süreçte kendimizi tanıma fırsatı buluruz. Tabii ki, bu yazının içerisinde birçok spoiler olduğunu da hatırlatmakta fayda var. O yüzden, dikkatli olun!
Kılıç Sahili ve Baldur Geçidi
Öncelikle, Unutulmuş Diyarlar’da kaybolmadan, Kılıç Sahili’ne doğru bir yolculuğa çıkmamız gerekiyor. Burası, Batı Faerun’un en gözde bölgelerinden biri. Adı da buranın ne kadar tehlikeli olduğunu düşündürüyor; sonuçta, “Kılıç” kelimesi yalnızca bir silahı çağrıştırmıyor, aynı zamanda burada her an bir savaş çıkabileceğini de. Kılıç Sahili, hem tehlikelerle hem de maceralarla dolu bir yer. Baldur’s Gate, bu tehlikelerin tam ortasında, dev bir şehir devleti olarak yer alıyor. Burası, ticaretin kalbinin attığı, her köşesinde bir macera barındıran bir metropol. Yani, eğer burada yürüyorsanız, her an bir şeyler olmaya hazır!
Şimdi ise, kahramanımızın macerasına dönelim. Hikayemiz, üçüncü oyunun 100 yıl kadar öncesinde geçiyor. Demir kıtlığı yüzünden Baldur’s Gate ile komşusu Amn arasında gerginlik had safhada. Yani, bir kıvılcım, büyük bir yangına dönüşmeye çok yakın. Bizim kahramanımız, Candlekeep’de sıradan bir karakter olarak başlıyor. Ve işte burası, “ne kadar sıradan olabilir ki?” dediğiniz yer. Çünkü kısa bir süre sonra, Gorion isimli koruyucusu, onu acilen bir yolculuğa çıkmaya zorlayacak. Yani, sıradan bir hayat mı? Hayır, bu bir maceranın başlangıcı demek!
Bir Kahramanın Başlangıcı
Küçüklüğümüzden beri bize kol kanat geren Gorion, bir anda “Kaçmalıyız!” diye haykırıyor. Ve hemen ardından, gizemli bir figür tarafından saldırıya uğruyorlar. Evet, işler pek de yolunda gitmiyor. Gorion’ı kaybetmek, bizim için büyük bir darbe. Zira, o, hem koruyucumuz hem de eğitmenimiz. Bütün bu sırların ne anlama geldiğini çözemeden, kendimizi bir anda düşmanın kollarında buluyoruz. Bu gizemli figür, ileride başımıza dert açacak bir karakter. Ve Gorion’un sakladığı o büyük sır, kahramanımızın taşıdığı mirasla ilgili. Merak etmeyin, bu sırları öğrenmek için zamanımız bol, ama nelerle karşılaşacağımızı kim bilebilir ki?
Friendly Arm Inn’e gittiğimizde, her şey biraz daha karmaşıklaşıyor. Handa, Tarnesh isimli bir büyücüyle karşılaşıyoruz ve bir kez daha saldırıya uğruyoruz. Hani derler ya, “Bu daha başlangıç!” İşte tam o hesap. Handa Gorion’un arkadaşları Khalid ve Jaheira ile buluşuyoruz ve bu ikili, maceramızın devamında bize yardımcı olacak. Hani derler ya, “İyi dost, zor zamanlarda belli olur.” İşte bu dostluk da tam burada devreye giriyor. Şimdi, hedefimiz Nashkel. Burada, demir krizinin ardındaki sırları çözmeye çalışacağız.
Nashkel ve Demir Krizi
Nashkel, demir kaynağı olarak biliniyor ve bu kriz, hepimizi etkiliyor. Yani, biraz iş yapmaya çalışırken, bir anda kendimizi büyük bir komplonun ortasında buluyoruz. Madenleri araştırdıktan sonra, Baldur’s Gate’e geri dönüyoruz. Burada Iron Throne’un işin içinde olduğunu öğrendikten sonra, işler daha da ilginçleşiyor. Elde ettiğimiz bilgileri Duke Eltan ile paylaşıyoruz. Ve tabii ki, bu sırada Candlekeep’e geri dönmemiz gerekiyor. Çünkü orada gizli bir toplantıya katılacağız. Ama bu toplantıya katılmak, ne kadar tehlikeli olabilir ki? Hayır, bu tamamen bir macera!
İşte burada öğrendiğimiz şeyler, bizi bambaşka noktalara taşıyor. Gorion tarafından kaleme alınmış bir mektup buluyoruz ve bu mektup, bizlerin Bhaal’ın evlatlarından biri olduğumuzu ortaya koyuyor. Yani, “Ben kimim?” sorusunun yanıtı, bir anda “Ben Bhaal’ın çocuğuyum!” oluyor. Tabii ki, bu bilgi, bütün maceramızın seyrini değiştirecek. Bu sır, bizleri zindana atılma tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor. Evet, işler ciddiye biniyor!
Sarevok’un Tuzakları
Tethoril sayesinde, Iron Throne liderlerinden birinin üvey oğlu olduğunu öğreniyoruz. Hatta asıl adı Sarevok. Yani, başımıza dert açan, Gorion’u öldüren ve bizi yok etmeye çalışan kişi işte bu. Haliyle, buradan kurtulmak ve Baldur’s Gate’e dönmek zorundayız. Ama bu sefer, birçok suçlamayla karşı karşıyayız. Amn Krallığı’nın emirleri doğrultusunda demir krizine yol açmak, şehrin yöneticisine suikast düzenlemek gibi suçlamalarla yargılanıyoruz. Şimdi, gizli gizli ilerlemekten başka çaremiz kalmıyor.
Demir krizinin ardında Iron Throne’un olduğu konusunda artık kesin bir bilgiye sahibiz. Amaçları demir üzerindeki hakimiyetlerini artırmak ve Amn ile Baldur’s Gate arasında bir savaş çıkarmak. Yani, dünya üzerindeki her şey, Sarevok’un parmağıyla oynanıyor. Ve sonunda, ekibimiz, Sarevok’un taç giyeceği sarayı basıp onun planlarını ifşa ediyor. Ama Sarevok, Baldur’s Gate’in derinliklerinde yer alan eski bir harabeye kaçıyor. Ve biz de peşine düşüyoruz!
Eski Bhaal tapınağında Sarevok’la yüzleşiyoruz ve onun planlarını alt üst ediyoruz. Sarevok’un ruhu bedenini terk ederken, biz de onun soyundan gelen heykellerin bulunduğu yere tanık oluyoruz. Yani, Bhaal soyunun heykelleri! Ve böylece, ilk oyunun sonuna geliyoruz. Aman Tanrım! Bu yolculuk, yalnızca bir başlangıçtı!