Disney, Fox’u satın aldığında sinema dünyasında “Bunlar Alien ve Predator serileriyle ne yapacak?” sorusunu gündeme getirdi. Kimileri, bu ikonik serilerin bir köşeye itilip tozlanacağını düşünürken, Disney tam tersini yaparak hızlı bir şekilde Alien (Romulus) ve Predator (Prey) projelerini hayata geçirdi. Özellikle bu iki proje doğru yönetmenlere emanet edilince benim gibi birçok izleyici de takdirle karşıladı. Ardından gelen Alien: Earth dizisi ve Predator: Badlands, Disney’in bu efsanevi seriler hakkındaki gizli planlarını gün yüzüne çıkararak, “Demek ki bu işin içinde daha büyük bir oyun var” dedirtti. İşte burada, Disney’in genel eğilimi, yani “aile dostu içerik” yaratma yaklaşımıyla, sıradan bir film izleyici olarak ben de bir noktada mızmızlanmaya başladım.
Bir şeyi Disneyleştirmenin kurallarını düşünecek olursak, hemen akla gelen unsurlar arasında aile ve çocuk temaları bulunuyor. Tabii, bunlarla birlikte daha yumuşak anlatım tarzları, mümkünse PG-13 ya da PG film sınıflandırması ve satış potansiyeli taşıyan ürün yelpazesi de yollarına çıkmıyor değil. Star Wars evreninde bu geçişi pek hissetmemiş olsak da, Alien ve Predator serilerinin bu tür bir dönüşüme uğraması gerçekten acayip. İlk Predator filminde uzaylı bir avcıyla mücadele eden deneyimli askerlerin hikayesi karşımıza çıkıyordu ve bu hikaye, gizemli avcının yarattığı fiziksel ve psikolojik gerilim sayesinde oldukça etkileyici olmuştu. Ancak şimdi, Badlands filmiyle tanıştığımızda, Trachtenberg’in yönetimindeki bu yenilikçi yaklaşımlara tanıklık ediyoruz.
Badlands, genç Dek’in hikayesinin etrafında dönüyor ve onun aksiyon dolu maceralarına ortak oluyoruz. Yani bir nevi, Yautja ırkından bir gençle tanışıyoruz ama bu film, diğer açık hava macera filmleriyle karıştırılmaması adına biraz dikkat çekici bir özellik taşıyor. Trachtenberg, etkileyici bir video oyunu hayranı olarak biliniyor; o da Shadow of the Colossus, Monster Hunter ve WoW gibi oyunlardan ilham aldığını açıkça ifade ediyor. Hatta, filmin dramatik yapısının basitliği üzerine eklenmiş olan aksiyon sahneleri, izleyicinin dikkatini çekmek için bir Instagram videosu formatında sunulmuş gibi görünüyor. Yani kısaca, dikkat eksikliği çeken genç nesil için daha iyi bir seçim olduğuna şüphe yok.
Bununla birlikte, bu sefer gözle görülür bir durum var; Weyland-Yutani markalı bir androidi canlandıran Elle Fanning, filmdeki başrol oyuncusu. İçinde tek bir insan bile bulunmadığı düşünülürse, filmdeki koridorlardan ve savaş alanlarından geçenlerin çoğu canavarlardan ve mekanik varlıklardan oluşuyor. İnanılmaz bir durum değil mi? Esas vurgulanması gereken, Predator serisinde başından itibaren yaptığımız seyahatlerin nereden nereye geldiği. Yani filmde avlanma sadece bir sanat olarak kalmış ve izleyici, genç Dek’in intikam arzusu ya da arkadaşlık bağları gibi unsurlardan uzakta kalmış.
Geleneksel Predator teması, avlanmanın hayati önem taşıdığı bir hikaye. Ancak bu filmde neredeyse hiç “av” unsuru bulunmuyor. Dek’in hayatta kalma mücadelesi kendi başına pek bir şey ifade etmiyor ve izleyici, bu sahnelerde herhangi bir gerilim duygusu hissetmiyor. Belki de izleyiciyi güldürme çabaları, bu projedeki pek çok şeyin aksine, daha çok göz önünde olmaya çalışıyor. Bu film, yer yer komedi ile kaplanmış anlar sunarken, bir yandan da kahramanların gülümsemeye devam etme durumu, biraz suni bir sahne gibi durabiliyor. İşte buna tam anlamıyla bir “sakat kalem” diyorum; jönlerimizin başına her ne gelirse gelsin, sıkıntılar karşısında sürekli bir kahkaha atma çabası – bu, gerçekten istenmeyen bir durum. Bu durumu Marvel filmleri gibi karakterlerde de görmek mümkündür, ama Predator evreninin karanlık doğası düşünülünce, bu tür esprili yaklaşımlar kesinlikle şişirilmiş bir beyaz tonu gibi.
Peki, film sıkıcı mı? Bunu söylemek biraz haksızlık olur; sonuçta beyin kapatıldığında izlemek oldukça eğlenceli ama sonunda bir Predator filminde gerilim sıfıra inmiş durumda. Aile temalarıyla sarılı bir hikaye, gerçekten de izleyiciyi biraz bunaltıyor. Prey gibi daha iyi bir yapımı sinemada görmek ve onun kalitesine daha çok bağlanmak istemek, benim açımdan doğal bir arzu. Çünkü o film, köklerine daha bağlıydı ve yeni fikirler getirme konusunda mevcudiyeti sihirli bir ivme kazandırmıştı. Ancak şu an için Disney’in oyunu biraz daha “aile dostu” hale getirme isteğinin kurbanı olmuş gibi görünüyor.
Badlands büyük ihtimalle izlenip geçilecek ve çabuk unutulacak bir yapım ama eğlenceli olması da göz ardı edilemez. Bu noktadan sonra, Alien ve Predator’dan başka bir şey beklemek bence pek mantıklı değil; elimizde kalan her şey, sadece birer içecek niyetine sözünağır olarak kalacaktır gibi görünüyor. Yanılsam her ne kadar zor bir durum olsa da, belki bir gün bu türe daha karanlık bir film gelir ve Yautja’ların sıcak aile dramalarını izlememiz gerekmeyebilir. Ama Disney’in ”aile yılı” olduğunu ilan etmesiyle, belki de önümüzdeki yıllarda yeni bir döneme giriş yapacağımız bir durum söz konusu.
Editörün Notu: Aynı yıl içinde iki kült korku filmi yaratmayı başaran Disney’e, ‘aile dostu’ içerik üretimi konusunda bir alkış göndermek lazım. 2025’i “aile yılı” ilan eden tek ülke biz değiliz, demek ki bizim dışımızda da planlar var.
Not: 2,5 / 5
Yönetmen: Dan Trachtenberg
Oyuncular: Elle Fanning, Dimitrius Schuster-Koloamatangi, Reuben De Jong
IMDB Notu: 7,4