Elden Ring: Macera ve Heyecanın Yeniden Doğuşu

Zırhlı ellerim kılıcımın kabzasını kavrıyor; neredeyse zifiri karanlık bir mağaradayım. Karanlıktan ürküp şalgam içmek istemediğim için var gücümle tırmanmaya devam ediyorum; bu soğuk gri yeraltı mezarlığının ortasına geldiğimde bir an için ışığın güzelliğine dalıyorum. Işık, bütün yorgunluğumu alıyor, sanki Shrek’im ve bu ışık da Prens Charming! Aydınlık mevcut bir gerçeği hatırlatıyor: “Oh be, bu tam benlik!”

Ağır, metal kapı özgürlüğe açılan bir kapı olmalı, eğilip ellerimle kapıyı kaldırmaya çalışıyorum. Hemen arkamda bir mikrofon selesi var, “Kaldıramazsan şalgamcı seni bekler!” diye vızıldıyor. Temiz hava yüzüme çarparken bir anda gözlerim kamaşıyor. Işıktan oluşan devasa bir erdağacı göğün sağ yanını kaplarken yanımdaki parçalanmış köprü beni benden alıyor. Hani, yemekte abartılı sunumlar gibi, ilk anda “Bu kadar dekorasyona ne gerek var?” diyorsunuz ama yiyorsunuz işte! İşte bu yüzden Limgrave’e, Elden Ring’in arayışının başladığı noktaya ayak basınca içimde bir kıpırtı oluyor. Asırlardır bekliyormuşum gibi hissediyorum, ama bu, otobüste geçen süre gibi bir şey; orada bir hayal gücünün içindeyim.

Geçen ay yapılan Closed Network Test ile olan bu macera, bana Elden Ring’e ne kadar hasret kaldığımızı bir kez daha hatırlatıyor. Dürüst olmak gerekirse, özellikle de Demon Souls Remake’in görselliğini gördükten sonra Elden Ring’in bir ara nesil oyunu olmasına çemkirmiştim. Ama o iş geçti gitti, Limgrave’e adımımı attıktan sonra her şey değişiyor. Mekanlar nefis gözüküyor, ancak şu an aklımda tek bir şey var; “Bu maymun, acaba beni yine düşürür mü?” Çünkü From Software, beni ne zaman yeni bir dövüş sistemine alıştırsa, aklım hep o ilk boss dövüşünde kalıyor. “Ehe, zıplayabiliyorum! Dur atlayayım!” dediğiniz an, üstünüze atılıveriyorlar. Hemen “NOPE!” çekip en yakın korunaklı yere kapanıveriyorum. Ve tabii ki From Software da bunu bildiğinden araya işte böyle “minik” sürprizler ekliyor!

Tree Sentinel, büyük tehlike, aniden karşımıza dikiliyor. Yani sanki pikniğe gitmişiz, o da gelmiş. Her neyse, içeride bir Lost Grace var, yani Elden Ring’in bonfire’ları. “Nasılsa buraya geldiğimde şaka yapıyorlar” diye düşünsem de, içeride bulduğum ışıldayan Lost Grace, geçmişin hatıraları gibi beni çağırıyor. Buradaki ateş başında Kalé’yle sohbet etmek, oyundaki birçok sistemi denemekle kalmıyor, aynı zamanda Crafting Kit’i alarak oyunun Craft sistemini de açıyorsunuz. “Güzel” diyorsunuz içinizden ve” Aman Tanrım! Artık çiçek toplayabiliyor muyuz?” diye düşünmeden edemiyorsunuz. Bunu yapmanın önemli olduğunu ise, Crafted Kit ile köyünüzün neşesi olan şalgam turşularına olan bağlılığım sayesinde öğreniyorum. “Tamam ben buradan devam edeyim” gibi bir şey!

Kirpi Sonic aradı, yuvarlanmamızı istemiyor! Bu yokuş aşağı dövüşlerin sonuna geldik arkadaşlar! Sekiro bizi “Kaçınma kardeşim, vuruşu karşıla” diyerek dövüş stillerimizi değiştirmeye zorladı. Elden Ring’de de durum çok farklı değil. Dark Souls III’teki Dancer dövüşünden çıkmanın gururunu yaşarken, Elden Ring’de derhal dayak yiyorum. Çünkü yuvarlanma esnasındaki “ölümsüzlük” frame’i artık kayboldu, yani kılıçla hiç acımadan geçip gitmiyor. Tersine, “ben geliyorum!” muhabbeti oluyor. Ama işin güzelliği, Guard Counter yapmanın kolaylaşması. Adeta sizlere bedava parry hakkı tanıyor. “Düşmanın tepesine zıplayarak nasıl döverim?” sorusunun cevabı; zıplama sırasında çoğu hamleden zarar almamak. Hoş, daha da güzeli var; her şey bir yana, zıplarken düşmanlarla oynaşmak! Artık zıplarken düşmanları dize getirebiliyoruz; tabi eğer zıplama işini iyi yapabilirseniz!

Fakat, unutmayalım ki Elden Ring’de bir binek var: Torrent! “Sıçrayan Midilli yok mu?” diyorsanız, “Hayır, ama ruhani küheylanımız var!” Mükemmel bir keşif deneyimi ya da hızlı gitmek için harika bir fırsat sunuyor. Tabii dikkatli kullanmak şart! Eğer Torrent’inizi düşürürseniz, yerde yatan bir koyun misali düşmanlar sizinle oyun oynayabiliyor. Umarım ben düşmem, yoksa offf…

Closed Network Test’ten aklımda kalan birçok dokunuş var elbette. Ancak emin olun çok daha fazlası mevcut; yakında bu maceranın tam sürümünü iple çekerim. Elden Ring, hayal değil! Her şey ışıldıyor! Şubat ayını beklemeye devam edebiliriz, zira Elden Ring tam yolumuzda ilerliyor ve istasyona ulaşmasına da pek bir şey kalmadı. Hadi bakalım, gözleri aç ve mücadele etmeye başla!