Falcon & Winter Soldier: Marvel’ın Toplumsal Mesajları ve Karakter Gelişimleri

Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, bu vesileyle tüm çocukların bayramını kutlayarak başlayalım. Çocuklar, geleceğimizin teminatı, onların hayalleriyle dolu bir dünyada yaşamak, hiç kuşkusuz ki hepimizin hayali. Ama bir de şu var ki, çocuklar büyüdüklerinde dünyayı nasıl yönetecekler? Umarım bu konuda daha iyi bir yol haritası bulurlar! Şimdi gelelim Marvel Sinematik Evrenine. 2020 yılını boş geçiren Marvel, 2021’e hızlı bir başlangıç yaptı. Önce WandaVision ile başlayan serüven, ardından Falcon & Winter Soldier ile devam etti. Evet, bu dizilerde her şey çok heyecanlıydı, ama gelin görün ki, bazen aklımızda çok soru işareti kalıyordu. Mesela, “Bucky ve Sam, neden bu kadar dertliyken, kış uykusuna yatmadılar?” sorusu kafamı kurcalamıyor değil. Hadi gelin, bu karakterlerin yaşantılarına biraz daha yakından bakalım!

Yeni Dünya Düzeni dediğimizde, aslında nelerin döndüğünü anlamak için biraz geriye gitmemiz gerekiyor. Avengers: Endgame sonrasında, Steve Rogers’ın emekliliğiyle birlikte, Captain America mirası Sam Wilson’a devredildi. Sam, kalkanı hükümete teslim ederken, “Bu kalkanı taşımak, bana çok ağır geliyor. Ben sadece bir balıkçıyım!” diye iç geçirmiş olabilir. Ama öyle görünüyor ki, kalkanı almakla aslında bambaşka bir hikaye ağacının ilk fitilini ateşliyordu. Kalkanın yükü, aslında sadece fiziksel değil, duygusal ve psikolojik bir yük de taşımaktaydı. Sam’in “Kalkana sahip olmak istemiyorum!” demesi, onun aslında bu yükü kaldırabilecek kadar güçlü olmadığı anlamına gelmiyor. Belki de o, bu yükü taşımaya hazır olmadığını hissediyordu. Ama kim bilir, belki de kalkanı almayı çok istiyordu ama “Ben falancanın kalkanını taşımak istemiyorum!” diye düşünüyordu.

Winter Soldier olarak bilinen Bucky’nin yaşantısı, oldukça çetrefilli. Zihin kontrolü altında çalışan bir kiralık katil olmanın getirdiği yük, onu derin bir yalnızlığa itmişti. Gerçekten de, “Bunu yapmam gerekmiyor, ama yapıyorum!” düşüncesi, her an zihninde yankılanıyordu. Wakanda’da başlayan rehabilitasyon sürecinin ardından, Bucky’nin Amerika’da da aynı şekilde ilerlemesi, aslında onun geçmişiyle yüzleşmesi için bir fırsattı. Ama sormak lazım, “Neden bu kadar zorlanıyor?!” Cevap basit: Geçmişi, peşini bırakmıyor. Ve evet, Bucky’nin geçmişte yaptığı her şey, ona birer yük olarak geri dönüyor. Ama şu da bir gerçek ki, Bucky’nin geçmişinde yaşadığı olaylar, onu daha güçlü bir karakter haline getirebilir.

Kalkan Kuşananıdır Emmi, Çekil Yolumdan dedirten John Walker, yeni Captain America olarak karşımıza çıktığında, gözlerimizi ondan ayıramadık. Ama Sam ve Bucky’nin gözünden baktığımızda, “Bu adam gerçekten bir Captain America olamaz!” düşüncesi hemen belirdi. John’un askeri geçmişi harika, ama “Bir Steve Rogers değil!” mottosu, onun karakterini gölgeleyen bir unsur oldu. Ve burada, kalkanın hikayesi açığa çıkmaya başladı. Süper asker serumu, Marvel Evreni’nde önemli bir tema. Hatta bu serum, Wolverine gibi karakterlerin de kökeni. İşin ilginç yanı, dizide gördüğümüz Madripoor, hepimizin hayal gücünde canlandırdığı o yer altı dünyasıydı. Ama nedense, orada Logan’ı görememek, yüreğimizi burkuyor. Ah, nerede o eski günler!

En İyi Yardımcı Eski Kötü Adam olan Baron Zemo, dizinin en çarpıcı unsurlarından biri olarak karşımıza çıktı. İlk başta kötü adam olarak görmeyi beklerken, aslında onun zekası ve stratejileri, hikayeyi bambaşka bir boyuta taşıdı. Zemo’nun motivasyonu, geçmişte yaşanan olayların etkisiyle şekillenmişti. Altı bölümlük bir dizinin üç bölümünde Zemo’yu gördük, ama o adeta parlayan bir yıldızdı. Zemo’nun zekası, dizinin akışına katkıda bulunurken, bizleri eski MCU dönemine götürmeyi başardı.

Tek Dünya Tek Halk sloganıyla yola çıkan Flag Smashers, Thanos’un parmak şıklatması sonrası, dünyayı kaosa sürükleyen bir grup haline geldi. “Sınırsız, halksız bir dünya!” hayali, aslında bambaşka bir gerçeği işaret ediyordu. Tabii ki, bu grup, süper asker serumu ile de bağlantılıydı. Sam Wilson’ın balıkçı hayatı, belki de dizinin en sıkıcı yanlarından biriydi ama onun arka planda işlenen hikaye ile bağlantılı olduğunu sonlara yaklaştıkça anladık. John Walker’ın karakterindeki değişim, bu bayrak parçalayan örgütün büyük rolüyle birleşince, hikaye daha da derinleşti.

Ve son olarak, dizinin son bölümlerinde gördüğümüz “Black Falcon” şakası, aslında Marvel’ın yaptığı mizahi bir gönderme. Dizi boyunca, izleyicilere “Captain America’nın ten rengi önemli değil!” mesajı verildi. Sam Wilson’ın karakter gelişimi, izleyicileri düşündürürken, aslında toplumun bu konudaki algısını da sorguladı. “Acaba iyi adamlar kimler?” sorusu, Sharon Carter’ın geçmişi ve geleceği ile birleşince, izleyicilerde merak uyandırdı.

Sonuç olarak, Falcon & Winter Soldier, sadece bir süper kahraman dizisi değil, aynı zamanda toplumsal meselelere de parmak basan bir yapım oldu. Altı bölümde, karakterlerimizin dönüşümünü izlerken, hepimiz birer “büyüyen çocuk” gibi hissettik. Ve evet, dizinin sonunda, “Bunu beklemiyordum!” dememek elde değil. Şimdi, Loki dizisi ile birlikte, yeni bir yolculuğa çıkmayı bekliyoruz. Haydi, bakalım, Loki bizi nereye götürecek!