Bazen düşünüyorum da, benden iyi bir misyoner olurmuş. Son Jeton köşesini devraldığımda oyun yazmak yerine, hangi macera oyunundan bahsetsem diye düşünmeye başlıyorum. Şimdi düşünsene, balta girmemiş bir ormanda yerli bir kabileyi ziyaret etsem, onlara macera oyunu sevgisi aşılamaya çalışsam muhtemelen önce bir dayak yerim, sonra kendimi kazanın içinde akşam yemeği olarak bulurum. Ama bu sayfalar o bakımdan daha güvenli. Yani umarım öyledir ve aranızda “akşama şunu bir pişirelim” diye kötü düşünceler besleyen biri yoktur. Yoksa en azından yedinci kattan aşağı düşen bir kedi gibi kötü bir durumla karşılaşabilirim!
Şimdi, sizlere 90’ların en eğlenceli macera oyunlarından biri olan Goblins 2: The Prince Buffoon’dan bahsedeceğim. Bu oyun, Coktel Vision tarafından geliştirilen ve her yaştan oyuncunun kalbine taht kurmuş bir başyapıt. İlk bakışta, oyunun görselliği ve karakter tasarımları gözünüze çarpar. Pierre Gilhodes’un çizimleri, resmen bir komedi filmi gibi; goblinler o kadar sevimli ve absürt ki, ekranın karşısında oturup gülmekten kendinizi alıkoyamazsınız. Hatta bazı sahnelerde öyle bir kahkaha atmış olabilirsiniz ki, komşularınıza ‘Yahu bu adam neye gülüyor?’ diye düşünmesine sebep olabilirsiniz.
Oykular ve Absürt Diyaloglar
Oyun, Prens Buffoon’un kötü kalpli Amoniak tarafından kaçırılması ile başlıyor. İki sevimli goblinimiz, Fingus ve Winkle, prensi kurtarmak için görevlendiriliyor. Fingus zeki ve utangaç; Winkle ise o kadar aptal ki, bazen aklına gelen fikirler bile insanı şaşırtıyor. Onların diyalogları, tıpkı komedi filmlerinde olduğu gibi, iç içe geçmiş absürtlüklerle dolu. Mesela, Fingus sosisi almak için kibarca yaklaşırken, Winkle o sosisi araklamaya çalışıyor ve sonunda kafasına yiyiveriyor. İşte bu tür sahneler, oyuncuların gözünde oyunun eğlenceli yanını oluşturuyor.
- Fingus: Zeki ve utangaç goblinimiz. Çıldırmadan mantıklı çözümler bulmaya çalışıyor.
- Winkle: Aptal ama cesur olan goblin. Her türlü abuk sabuk durumu kendine dert ediniyor.
Bölümlerin Zorluğu ve Eğlencesi
Her bölümde, iki üç ekrandan oluşan bulmacalar var. Bu bulmacaları çözmek için bazen iki goblini birden kullanmanız gerekiyor. Örneğin, bir bölümde topumuzu araklayan ufaklığı yakalamak için Winkle ile doğru kapıdan girmemiz gerekiyor. Tam bu sırada Fingus ile diğer kapıdan girip minik hırsızı yakalıyoruz. Eğer bu tür bulmacalarla karşılaşmak sizi korkutmuyorsa, o zaman Goblins 2 tam size göre! Ancak bu zorlukları aşarken, saçlarınızı tek tek yolma isteğinizin artacağına emin olabilirsiniz. Ama işin tatlı yanı, denediğiniz bir şeyin işe yaradığında yaşadığınız mutluluk, her şeye değer!
Müzikler ve Melodiler
Bir de müziklerden bahsetmesem olmaz. Oyunun melodileri, o kadar akılda kalıcı ki, bir süre sonra ıslıkla melodilerini mırıldanmaya başlıyorsunuz. Hatta, belki de yıllardır beynime kazınmış olmalarının etkisiyle, bu müzikler beni çocukluğuma götürüyor. İlk Amiga’da, sonra PC’de, PSP’de, hatta Android’de bile oynadım bu oyunu. ScummVM sayesinde, bu klasik oyunları istediğiniz platformda oynama şansına sahip oluyorsunuz. Hatta Google Play Store’dan bu oyunu 10 liraya, GOG üzerinden de 6 dolara satın alabilirsiniz. Yani, “vay be, ne şirinmiş” dememek için hiçbir bahaneniz yok!
Neden Goblins 2?
Şimdi, neden 1, 3 veya 4 değil de 2? Çünkü bence en güzeli ikincisi 🙂 İlk oyun, yeni başlayanlar için biraz zorlayıcı olabilir. Hotspot isimlerinin görülmemesi, karakterlerin ölebilmesi gibi durumlar, yeni oyuncuları zorlayabilir. İkincisi ise, karakterlerin etkileşimleri ve bulmacalarının daha eğlenceli olmasıyla öne çıkıyor. Üçüncü oyunu da çok severim, ama Fingus-Winkle ikilisinin yerini dolduracak başka bir karakter bulmak oldukça zor. Dördüncü oyun ise 3D olarak çıkmış olsa da, benim için Goblins ruhunun kaybolduğunu düşünüyorum; çünkü Goblins dediğin 2D olur, arkadaşım!
Özetle, Goblins 2: The Prince Buffoon, yalnızca bir oyun değil, aynı zamanda çocukluğumuzun tatlı anılarını canlandıran bir dost. Eğer bir yerde karşılaşırsak ve ben size “uylağ uylağ” dediğimde, “ha” diyorsanız, o zaman işte o an gerçek bir dost olursunuz! Ve unutmayın, eğer Winkle gibi burnunuzu yakmamaya dikkat edin!