Hideo Kojima’nın Oyun Dünyasına Açılan Kapı: Mario’nun Etkisi

Hideo Kojima’nın oyun dünyasına Mario’nun mantarlarıyla açılan kapısı! Koşun, zıplayın ve sürprizlerle dolu bu keşfe katılın!

admin

Hideo Kojima, oyun dünyasının parlayan yıldızı ve tıpkı bir şefin gizli tarifleri gibi, oyunlarına koyduğu sırlarla dolu. Ama uzun hikâyelerden önce, henüz oyuna yeni başlamış bir genç öğrenciyken hayatına giren “Super Mario Bros.” ile başlayalım. Bir zamanlar Kojima’nın hayatında bir “Mario Yılı” vardı. Tam anlamıyla evden çıkmadığı, arkadaşlarıyla buluşmayı unuttuğu ve tek yapması gerekenin yukarı zıplamak olduğu bir yıl! Umarım, onun bu maceralı yolculuğu düşündüğünüzde gülümsemeyi unutmazsınız çünkü o, yaşadığı dönemde bu seriyle ilgili tam olarak şu şekilde dudak büküyordu: “Eğer Mario olmasaydı, bugün burada olmayabilirdim!”

Şimdi düşündüğünüzde, Mario’nun basit hikayesiyle nasıl bu kadar derin bir etki yaratmış olabileceğini merak ediyor olmalısınız. Çünkü sonuçta, Mario prensesi kurtarırken bizimle pek dostça bir sohbet gerçekleştirmiyor değil mi? Oyun neredeyse kalemleşmiş bir masal. Zaten Kojima da bir noktada bu basit olayın altında yatan karmaşık duygusal yapıyı sezmiş durumda. “Oyun, o kadar basit görünen bir serimle beni büyülemişti.” derken, aslında bizi maceranın içine çekmenin ne demek olduğunu çok iyi biliyordu.

Mario’nun yarattığı bu ilhamın ardına düştüğünüzde, Kojima’nın kendi kelimeleriyle oyunların duygusal bir yolculuk sunduğunu anlayacaksınız. Bir nevi, Mario gibi zıplarken biz de kendi hayal dünyamızda hoplayıp zıplıyorduk. Ama ihtiyaç duyuyorduk; heyecan, gerilim ve hikâye. Kojima’nın da belirttiği gibi, “Oyunlar bir gün sinemayı aşacak.” Ve işte bu düşünce, onun oyunlarını yaratma mücadelelerinde itici bir güç olmuştu.

Kojima’nın ilham kaynakları, sıradan bir oyun tutkununu zorlayacak kadar derindir. Scorsese, Kubrick, Hitchcock ve Kurosawa gibi devlerin adını anarken, içlerinden birinin kendisi için özgün bir yer tuttuğunu belirtmekten geri durmadı: John Carpenter. Evet, The Thing gibi korkutucu bir filmden çıkan bir yaratımcı için Kojima’nın yorumları oldukça ilginç. “Türlere meydan okuyordu.” demek, Carpenter gibi birine olan saygısını en iyi şekilde ifade etmenin bir yoluydu. Kojima, Carpenter’ın eserlerinin düşündüğü gibi sadece korkutmakla kalmadığını, aynı zamanda oyun dünyasına entegre olabilecek farklı türden deneyimler sunduğunu da anlıyordu.

Sonuç olarak, Kojima’nın başlangıcı, yalnızca soldan sağa giden bir tesisatçıdan ibaret değil, aynı zamanda büyük bir hayal gücü macerasına atılmanın ilk adımıydı. Bugün bile, onun oyunları sinematik aktarım ve derin hikaye anlatımı arasında ince bir çizgi çekiyor. Ve bu çizgi, Super Mario’nun zıpladığı yerden başlamış olabilir. Hideo Kojima’nın oyunları, tıpkı Mario gibi, her yönüyle bir seviyeden başka bir seviyeye geçerken, bizlere de sıra dışı bir yolculuğun kapılarını araladı. Kim bilir, belki bir gün tüm bu Mario’lar yeniden dönüp bakacak ve Kojima gibi yaratıcı dâhilerden birkaçıyla selamlaşacak! Şaka bir yana, belki de Mario, Kojima’nın gizli silahıdır ve biz bunu asla bilemeyeceğiz!

İlgili Gönderiler

Exit mobile version