Kratos’un Efsanevi Yolculuğu: Sparta’dan Tanrılara Ulaşan Lanetli Hayalet

Kratos’un kanlı macerasını izlerken, Sparta’dan tanrı avına çıkışını düşündünüz mü? Unutmayın, tanrılar fırçalı değil, lanetli hayalet!

admin

Yenilmez Sparta ordusunun en önemli bileşeni disiplindir. Disiplin, savaşma konusunda Spartalıların sırlarını çözen bir anahtar gibidir. Bir askerin son damlasına kadar savaşmasını sağlar, sanki o adamın gövdesinde bir tank varmış gibi. Bunu yapmadan önce bir savaş taktiği için biraz düşünüp taşınmak lazım, ama kim derdi ki, binlerce Spartalı askerin içinden bir adam çıkacak ve Olympos’a yolculuk yaparak oradaki tanrıları sarsacak! Kratos, nam-ı diğer Tanrı Katili huzurlarınızda.

Kratos’un Çocukluk Yılları biraz sıkıntılı sayılır. Hayatı, sıradan olup, üstünde giydiği o nefret gömleğiyle karşılamış; babası da her ne kadar belirsizse de, gözlerini açtığında bu kederli yolculuğun ne getirip götüreceğini bilmemekteydi. Annesi SpartalıCallisto ile birlikte doğduğu topraklardan sürgün edildikleri için, ne yazık ki başı dertten kurtulmuyor. Eduard Ads’a döndüğümüzü düşünmüyorum ama küçük Kratos’un küçük yaşında karşılaştığı zorluklar, onu geleceğin korkulu rüyası haline getirecek büyük bir öfke ve cesaretle donatacaktır.

Sparta uygarlığının en belirgin özelliği olan askeri disiplin nedeniyle, Kratos ve kardeşi Deimos, eğitim sürecinde belgesel izler gibi ter dökeceklerdir. Hemen hemen küçük yaşta düşmanlarının korkulu rüyası olmaya hazırlanıyorlar. Ama o zamana kadar, Ares isimli o canavarla tanışması pek hoş olmayacaktır. Hemen şu cümleyi unutmayın: “Tanrıların işleri, masallarda anlatılandan çok daha çirkin!”

Zeus’un emri ile Ares ve Athena, Kratos ve Deimos’un yaşadığı köye bir baskın düzenler. Ares, Kehanete göre işaretlenmiş bir Spartalı olduğunu düşündüğü Deimos’u kaçırır. Ancak erkek kardeş işin içinde, Kratos’a “O benim kardeşim!” derken, gerçek hiç de öyle olmayacaktır. Ares, yanlış bir hesaplama yapmış ve yalnızca yanlış bir kuş tüyüne basmıştır. Yani, macera başlar!

Ares ile Olan Anlaşma o kadar komik bir durum ki, yıllar geçtikçe küçük Kratos, büyük parçalarla savaşmak zorunda kalır. Hatta evlenir, harika bir karısı ve şeker gibi bir kızı olur. Fakat Kratos, belki de hayatının en büyük hatasını yaparak, düşmanlarını yok etmek karşılığında Ares ile bir anlaşma yapar. “Düşmanlarımı yok et, hayatım senin olsun!” diye yola çıkar. İşte tam bu noktada, Kratos’un ruhunu nasıl bir fiyata sattığını anlayan var mı? Görmüş olduğunuz gibi, Ares doğunun askerlerini katlederken, en sonunda kendi kurbanına dönüşecektir.

Sparta’nın Hayaletinin Doğuşu elbette Kratos’un kendi elleriyle, eşi ve kızının cenazelerinde yaşadığı aralarındaki lanet ve acı dolu anlar. Çepeçevre birkaç askeri katledip, “Bakalım burada neler var?” diye düşünen Kratos, bir tapınakta yaşadığı koca bir fiyaskonun ardından, kendi ailesinin de kurbanı olur. Bunu engelleyememesi çok üzücü değil mi? Ama bu trajik olaylardan sonra, “Hayalet” ismi ona verilmiştir. Artık herkes Kratos’u Sparta’nın lanetli ruhu olarak tanıyacaktır.

Tanrılara Hizmet hazır mısınız? Hatta Kratos bu olayın ardından, tanrılara hizmet etmiş ama bir türlü ruhundaki yüz karasıyla baş edememiştir. Yıllarca tanrılarla iş birliği yaparken, hiç de öyle masum şeyler olmadığına rast geldikçe, aklını kaybeder. Yani pişmanlık kimseye yarar sağlamaz. Sonuçta, Ares, Zeus ve Athena gibi tanrılarla olan ilişkisi, hiç de hoşuna gitmeyen bir trajediye yol açacaktır.

Sonuç kısaca şudur: Kratos, yaptıklarının bedelini tanrılara hizmet ederek ödeyemeyeceğini anlar. Olympos dağlarından başlayarak, Zeus’un ve diğer tanrıların başının belaya girmesine neden olacaktır. Tüm bunlar olurken, Asgard’a yapılması gereken bir macera uğruna ödeyeceği bedelle anılarını aklından çıkaramamaktadır. Ailesini geri getiremese de intikamını almayı başaracaktır. Hadi gelin biraz gülümseyelim, çünkü bu macera daha da komik anlarla devam edecek.

Kratos Yabancı Topraklarda yeni bir zorluğun haliyle başlar. Mücadele verdiği Midgard, 9 diyarın en karmaşık bölgelerinden biridir. Kratos, Aesir tanrılarının saltanat sürdüğü bu topraklarda, geçmişe dair izleri silmeye çalışırken aslında nasıl bir karmaşaya neden olacaktır? Faye isimli eşinin kaybıyla karşılaşır ve soğuk bir rüzgar gibi bir anda yanına Atreus’un getirdiği yaşam neşesi de, Kratos’u normal bir hayata doğru çekmeye başlar.

Bu hikayede gördüğümüz gibi, Kratos ve oğlu, daha önceki gibi savaşa hızla dalmamayı öğrenmelidir. Fakat tanrılar yavaş yavaş aileyi işgal ederken, Kratos’un kin ve öfkesinin neye yol açacağını kim bilebilir? Mimir’in dediği gibi, aşırı heyecan armonik dengeyi bozar! Hissettiğiniz her şey, Asgard’ın her tarafa yayılan kanı gibi geride kalacaktır. Ve gelin, sonradan “Vay be, ne oldu böyle?” diye gülebileceğimiz kaos dolu olaylar bekleyelim!

Bu maceralar hem ciddiyet hem de gülümseme dolu anlarla dolu. Kratos ve Atreus’un öyküsü, kan davası, kayıplar ve yeniden doğuşla her zaman ilginç kalacak. Şimdi bir yudum kahvenizi alın, tanrılarla dolu bu desteği kökünden çatlatmaya hazır mısınız?

İlgili Gönderiler

Exit mobile version