Laguna ve Julia: Aşkın Melodisi
Laguna ve Julia'nın aşkı, melodik bir komedi! Kalp atışları, şarkı söylerken düşen notalar gibi... Aşk, ritmini kaybetmez!
6 saat önce

Laguna bir asker, Julia ise şehirdeki bir otelin barında çalan bir piyanistti. Bir gün, Laguna, Julia’ya körkütük âşık oldu. Ama bu aşık olmak öyle sıradan bir aşık olma durumu değildi; bu, kalbinde koca bir çiçek bahçesi açan, ama bir türlü o çiçeklere su veremeyen bir durumdu! Düşünün bir kere, Laguna heyecandan kramp geçirecek kadar heyecanlıydı. Arkadaşlarıyla bara gidip Julia’yı dinlemekten başka bir şey yapamazken, onunla konuşmayı düşündüğünde bacaklarının titremesi bir yana, kafasında dönen düşünceleri de bir türlü dışarı çıkamıyordu. Bir nevi, aşka karşı bir tür felç durumu! İşte bu yüzden, Julia’nın ona konuşması, tam anlamıyla bir mucizeydi.
O gün, Julia, Laguna’nın tüm heyecanına rağmen ona yaklaşmayı başardı. Laguna, heyecanından yerinde duramazken, Julia ona hayallerinden bahsetti. Piyano çalmanın onun için yeterli olmadığını, şarkı sözü yazıp şarkı söylemeyi de çok istediğini anlattı. Ama tabii ki bu hayalini gerçekleştirmek için ilham arayışındaydı. Laguna, bu ilham kaynağı olabileceğinin farkında bile değildi. İşte o an, ikisi arasında bir bağ kuruldu. Julia, onun sayesinde ilk şarkısını yazmaya ilham bulmuştu. Ancak, bu güzel anın hemen ardından, Laguna’nın askeri arkadaşları geldi ve onu acil bir göreve çağırdılar. Ve böylece, bu ikilinin arasındaki o özel an, bir daha asla yaşanmadı.
Laguna, o görevdeyken ağır yaralandı ve uzun bir süre ücra bir köyde tedavi gördü. Bu süreçte onunla ilgilenen Raine ile yakınlaştı. Ah, Raine de neydi öyle! Bir bakıma, Laguna’nın kalbinde açılan yaraya bir bandaj gibi oldu. Ama Julia, bu süre zarfında “Eyes On Me” adlı şarkısını yazdı ve şöhreti yakaladı. Bir yandan sevdiği adamın dönmesini beklerken, diğer yandan bu şarkıyla kendi içsel yolculuğuna çıktı. Fakat, zaman geçtikçe umutları azaldı ve sonunda şehirdeki General Caravay ile evlendi. İşte burada işler biraz karıştı; bir yanda Julia, diğer yanda Raine, ve ikisinin de çocukları oldu: Laguna ve Raine’in oğlu Squall, Julia ve Caravay’ın kızı Rinoa!
Yıllar sonra, Squall ve Rinoa tanıştılar. Tam burada bir parantez açalım: Squall, babası Laguna’yı tanımadan büyümüştü ama bu durum, onun kişiliğinin babasından oldukça farklı olmasına yol açtı. Rinoa da annesi Julia’yı tanımadan büyümüş, bu da onun karakterinin annesine kıyasla oldukça farklı olmasına neden olmuştu. Yani, herkesin birbirine ne kadar benzediğinden bahsetsek de, genetik miras her zaman aynı yolu izlemiyor! Squall ve Rinoa’nın tanışması, Laguna ve Julia’nın ilk karşılaşmasından çok daha farklıydı. İlişkileri, iletişim şekilleri de öyle. Ama bir şey kesin: “Eyes On Me” şarkısı, sadece Laguna ve Julia’yı değil, aynı zamanda Squall ve Rinoa’yı da anlatıyordu. Bu şarkı, tam anlamıyla nesiller arası bir bağ kurmuştu.
Ve biz oyuncular, muhteşem bir müzik olan “Eyes On Me”ye hayran kalmakla kalmıyor, aynı zamanda bu şarkının bir oyunun hikâyesi içinde nasıl bu kadar etkili bir şekilde yer edinebileceğine de hayranlıkla bakıyoruz. Bir bakıma, bu şarkı, geçmişin izlerini taşıyan ve geleceği de şekillendiren bir bağ oluşturuyor. Ve işte bu yüzden, oyunun derinliklerine inip karakterlerin hikayelerini keşfetmek, sadece bir oyun oynamaktan çok daha fazlası oluyor. Gelin, bu güzel hikayenin derinliklerine dalalım ve müzikle birlikte kaybolalım!
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?