Her güzel şeyin bir sonu vardır… Bunu şimdilik sadece dizilerin bittiği zamanlar için söylemiyorum, aynı zamanda Mandalorian’ın bize yaşattığı o tarifsiz heyecan da yavaş yavaş kayboluyor. Star Wars evreni, 2019’larda tekrar canlandığında hepimiz coşku içindeydik. Fakat şimdi, arkasında bıraktığı boşluğa bakınca, içimde bir hüzün var. Hayır, söylemem gereken birçok şey var. Bu dizi geldiği gibi, bizi yerden bir anda keserek gökyüzüne uçurmuştu ama yeni sezonu izlerken kendimi sanki, hım, bu ne şimdi dedirtiyor!
İlk başta, dizinin ilk sezonu gibi delicesine eğlenceli olacağını umdum, ama bana kalırsa, bu sezon pek çok “doldurma bölümü” ile doluydu. Bu bölümler sırf bir şey yapsınlar diye yazılmış gibi hissettiriyor. Ben burada deli gibi bir aksiyon, epik sahneler beklerken, sahneler arasında kaybolmuş hissettim kendimi. Yani, az mı bekledik biz Mandalorian’ları; yokmu bu kadar özen? Clone Wars’ta, Mandalore’un kaderi hakkında daha yoğun ve derin bir hikaye ile büyülenmişken, biz şu anda Disney masalına mı dönüyoruz dedirtti.
Yani ciddiyetten vazgeçtigimiz bir gerçek mi, yoksa kaybolmuş bir hikaye mi var ortada? Ana teması Mandalore’un geri alınması olan bir hikaye, aslında çok da küçümsenecek bir şey değil. Ancak sunumu o kadar basit ki, bu heyecana kapılmadan geçemiyorum. Dükkanımda bir Star Wars figürü satıyor olsam, izleyicilere “Mandalorian’ı izlediniz mi?” diye sorsam, gözlerindeki hayal kırıklığını görebilirdim. Çünkü ne yazık ki, heyecanla beklenen sahneler, aslında yalnızca animasyondaki ilk heyecanı hatırlatır gibi duruyor.
- Yıllar içinde imparatorluğun çöküşünü görmek,
- Bo-Katan’ın hüsran dolu hikayesini anlatmak,
- Black Saber’ın ne olduğunu açıklamak,
- Ve hepsinin sonunda, sanki her şey bir kapı açmış gibi, Mandalorian’lar olarak yeniden bir araya gelmek…
Tamam, tamam, aslında heyecan verici bir dizi hâlâ, ama verilen promosyon kadar güçlü değil. Eğer madem böyle durgun bir anlatıma sahipti, neden Boba Fett’in harika bölümlerini bu sezonun başlarına yerleştirip seyirciyi nasıl package haline getirmediniz? O iki bölüm, mutant gibi projeye enerji katarken, izleyeni bir kez daha sarsmayı başarıyor. Hadi Boba Fett’i seyretsin insanlar, çünkü Boba Fett’in o destanı daha bir başka.
Gel gelelim ki, sevimli çözümleri, duygusal anları bir kenara koyduğumda, izlediğimiz her bölümden sonra bir “hımm” ya da “ehhh” sesi çıkartmak zorunda kaldığımı hiç inkar edemem. Örneğin, sezonun finaline gelindiğinde, Din Djarin ve Baby Yoda’nın bir arada savaştığını görmek -yani şöyle bir baba-oğul ikilisi- içimde bir sıcaklık uyandırdı ama bu yine de beni çok sarmadı. İnsan ister istemez hissediyor, “Bunların arkasında daha büyük bir plan olmalı!” demeden geçemiyor.
Bütün bu seremoninin ardında, umarım Moff Gideon’un “bir şekilde geri döneceği” türünden bir cümle ile karşılaşmam. Gerçekten. Artık yeter! Yıllardır bunun çözümü bulunmadı mı? Zaten bir noktada komik bir üsluba müdahale ederken buldum kendimi: “Moff Gideon, her şekilde geri dönmek istiyor” mantra fısıldarken, “Hadi ama!” diye içimden geçmedim değil. Fakat, geçmişe dair hesaba katılması gereken geçmişle ilgili yeni olayların kıyısında olmamız, tarzını kaybettirmeyi yanında getirdi.
Sonuçta; yaşadığımız şey, Mandalorian izini açıp yeni yollar olarak ilerledi ama umarım bacak kadar daha uzun kalmaz. İstediğimiz, enerjisi bol dolu yeni bir sezon. Giancarlo Esposito’yu ne kadar sevsem de, artık kendisinin de başka bir projede yer bulmasını istiyorum. Yani herkesin uygun bir yere geçmesi gerektiği düşüncesindeyim. Özellikle Din Grogu’yu her zaman sevimlilik peşinde görüyor olmak, benim için aşırı tatlı ama yeter mi? Bilmiyorum!
Bakalım, Ahsoka’nın hayatımıza dahil olması ile hikayenin nereye gideceğini hep birlikte göreceğiz. Umarım ki beni yanıltmazlar, çünkü bu evrene olan sevgim yaşadıkça katlanarak büyüdü. Ve tabii ki; en önemli nokta, eğer Star Wars izliyorsak, işte böyle. Eğlenmeyi öğrenen her seferinde yeni bir macera görmek dileğiyle. THIS IS THE WAY!