Netflix’in 3 Cisim Problemi: Kitabın Derinliklerine Dalış

Etrafımızdaki kalabalık, özellikle bu dönem uyarlamalar üstüne patlayacak gibi görünüyor. Ben ise, bu uyarlamaların çoğuna burun kıvıran biriyim. Hani, insan okuyunca “Ah! Bu eser çok güzeldi, bunu nasıl daha iyi hale getirebiliriz?” diye düşünerek uyarlamaları izler, ama çoğu zaman hayal kırıklığına uğrar. Aşağıda bol bol dizi izleyen biri olarak, tüm bu duygu karmaşası içinde 3 Cisim Problemi kitabı ile karşılaşınca bir korku sardı beni. “Ulan ya dizi dandirik olursa?!” diye düşünmeden edemedim. Kitabın konusu sıradışı ve uyarlama işlemi çok zor. Hani, kitabın içindeki derin düşünceleri senaryoya dökmek sıradan bir iş değil. Ama işte, Netflix bana bu korkuların üstesinden gelmeyi başardığını gösterdi. Beni alıp biraz da korkutmuştu ama hikaye ilerledikçe, asıl meselelerin birbiriyle çeliştiği o karanlık derinliği yakalayıp, “Anaa! İşte bu!” dedirtti.

Şimdi, Wang Miao’nun cesur cesur vatanseverliğini unutun, çünkü Netflix’in 3 Cisim Problemi dizi adaptasyonu bize bambaşka bir Jiang Cheng sunuyor. İlk başta insan tedirgin olsa da, o karakterlerle biraz vakit geçince fark ediyorsunuz ki hikayenin özü hâlâ aynı. Bu öz, bölümlerin arasında kaybolmuş, kafası karışık olay örgüsü içinde saklanıyor. Hani, “Beni roman okurken ovaya sokan şey bu!” falan diye düşünebiliriz. Ana karakterimiz Jin Cheng, genç bir teorik fizikçi. Düşünün, olayların akışında büyük bir öneme sahip olan nanofiberlerin mucidi olma görevi ise Auggie Salazar’a verilmiş. Yani ilk kitabın içindeki Wang Miao’nın iç konuşmalarını ekrana yansıtmakta olan bir formül bulmuşlar ki, bu bence mükemmel bir hamle. Arkadaş gruplarının içindeki iletişim, o iç konuşmaların ve karakterlere ait olayların nasıl gelişeceğini izlemeyi gerçekten keyifli hale getiriyor. Ancak yine de, kitabı okumuş biri olarak bazı şeylerin nasıl sonuçlanacağını bilmek stresli bir durum. Ama işte, sonucu bildiğiniz zaman bile, “Peki ama bu ne zaman olacak?” diye soracak kadar merak etmek bir başka keyif!

Bir de “Kelebek etkisi” olayımıza bakalım. Çin’de iç savaş, o karanlık günlerin geride bıraktıklarını düşünün. Rejime karşı olan akademisyenler bir bir katlediliyor. Yıllar geçtikçe, günümüzde büyük bir atom çarpıştırıcısında fizik kurallarına aykırı sonuçlar veren deneyler gündeme geliyor ve bu araştırmalar neredeyse bir “Tanrının işi” olarak adlandırılacak noktaya kadar geliyor. Ama öte yandan, dünyanın dört bir yanında fizikçiler birer birer intihar ediyor. Olayların organize olduğu, Jin, Auggie, Saul, Jack ve Will’in kaderini nasıl, ne şekilde etkilediğini bilmikleri gibi… Özellikle, Jin’in elinde günümüzde böyle bir teknoloji yok! Hani, aldığı VR oyunu onu gerçeklikten ayırt edemeyeceği bir dünyaya taşıyan, eğlenceli ama bir o kadar belirsiz bir hikaye sunarken, tek amacı başka insanların kurtarılmasını sağlamak. En büyük sorun ise, bu sırların ve soruların, matematiksel olarak mümkün olup olmadığı!

Dizinin sahneleri öyle güzel işlenmiş ki, içinden çıkılmaz durumların yaşattığı vahşeti yansıtmakta bir an bile tereddüt etmiyor. Hani, hem oyun dünyasındaki karmaşa hem de gerçek dünyadaki komplolar karakterleri sürüklüyor. Düşünsene, bu kalabalık karakter kadrosuyla tanışmak ilk başta garip bir deneyim gibi geliyor ama yine de, her bir karakterin bilim insanı olmasının getirdiği merak ve korkuyla deneyimlemeleri, benim rengarenk hissetmemi sağlıyor. Jack ve Will ise beklenmeyen bir ikili! Biliyor musunuz, bu iki karakterin arasında olan bağ, tam bir komedi unsuru gibi. Hani, “Bilemiyorum, yakında ölmeye niyetim yok ama Will’in bu karmaşanın nerelerine oturduğunu görmek istiyorum!” demekten kendimi alamıyorum.

Evet, 3 Cisim Problemi modern bir hikaye, ama 2008’de yayınlanması üzerinden çok şey geçti. Netflix’in bu adaptasyonu o kadar doğru kararlarla dolu ki, hikâyenin kendi ayakları üzerinde durmaya başlaması kaçınılmaz hale geliyor! Yani diyebilirim ki, senaryou için dev bir adaptasyon oluşturmuşlar. Şimdi, neden bu kitabı Türkçe öneremediğimi biliyor musun? Türkçe çevirisi pek de iç açıcı değil, bu sebeple ben de hemen İngilizce versiyonuna yöneldim. Bir özür dileyeyim, ama diziyi izlemeden önce ilk iki kitabı okuyabildiğime sevindim. Bu ilk sezon, bizi ikinci kitabın ana hikayesine kadar götürüp orada bırakıyor ve o büyülü süreçte aşırı heyecanlandım. Diziye için yapımcılar ile yazar arasında yapılan işbirliği, başlı başına bir sürprizdi.

Diziyi izlerken, “Eee ama Gülhis, sen hiç eleştirecek bir şey bulamadın mı?” diyenlerin sesini duyar gibiyim. Elbette buldum! Ama onları da ancak başkalarıyla paylaşacağım, sizi biraz daha bekleteceğim. Dergide spoiler yorumu için sıraya girip imzanızı yazın, ben de hazırım! Neticede, 3 Cisim Problemi, yarın Netflix’te yayına giriyor ve şu an size en son gönül rahatlığıyla bu eve insanları çağıracak durumdayım! Öğrenişeceğim ki “Kitaplar çok da macaulid olmayabilir, ama dizi süper!” diyebileceğim. Oh, oh, oh! İzleyin, ve ben kurtulmuş olayım!

Editör Notu: Netflix’in 3 Cisim Problemi, kitabın özünü muazzam bir yetenekle karakterlere yayarak adapte etmiş, fakat bu işin daha başlangıç olduğunu unutmamalı. Her yeni bölümde ne kadar daha başarılı olacak, bunu zaman gösterecek.

Not: 4 / 5

Yaratıcı: David Benioff, D.B. Weiss, Alexander Woo

Yönetmenler: Minkie Spiro, Jeremy Podeswa, Derek Tsang, Andrew Stanton

Oyuncular: Jovan Adepo, Liam Cunningham, Eliza Gonzalez, Jess Hong, Benedict Wong, Alex Sharp, John Bradley

IMDB Notu: 6,3

Yayınlandığı Platform: Netflix