1997 yılı, Reed Hastings için sıradan bir yıl değildi. O sıralar 37 yaşındaydı ve Apollo 13 filmi izlemek istiyordu. Ama tabii ki, Blockbuster dışında seçeneği yoktu. Caddede yürüyerek giden Hastings, o gün hayatının en “pahalı” film kiralamasını yapacağını bilmiyordu. Hemen kaseti alıp eve döndü, ancak bir detay dikkatinizden kaçtı: kaseti, iade etmeyi unuttu! Sonuç mu? 40 dolarlık gecikme cezası faturanıza eklendi. Evet, bu “ufak” aksilik, bir gün dünyanın en popüler eğlence platformlarından biri olan Netflix’in doğmasına zemin hazırladı. Netflix, başlangıçta sadece DVD kiralama hizmeti sağlayan bir dükkanken, sekiz yıl içinde dev bir streaming platformuna dönüşecekti. Reed Hastings ve kurucu ortağı Marc Randolph’un gözleri bu dönüşüm için pek açık değildi, ama biz şimdi 20 yıl sonra bakınca gülümsememek elde değil!
Birçok kişi, “Binge-watch” teriminin hayatımıza neden daldığını pek sorgulamadı. Sonuçta, eski usül televizyon izleme alışkanlıklarımızla vedalaşırken, yeni bir dijital çağın kapıları ardına kadar açıldı. “Netflix Originals” kavramı da ilk olarak House of Cards dizisiyle bize fısıldadı. Hollywood’un ve televizyon dünyasının kurallarını altüst eden Netflix, artık sadece bir platform değil, adeta bir eğlence endüstrisinin süper kahramanıydı. Şimdi bu asi çocuk, sektördeki dizginleri eline geçirmiş görünüyor. Kim bilir belki de bir gün bizleri “Netflix İmparatorluğu” kurulmuş bir dünyada bekliyor!
Rekabet İyidir!
Son zamanlarda eğlence sektöründeki birleşmeler, tıpkı yaz kış dolabınızı karıştırdığınızda bulduğunuz gerçek kış elbiseleri gibi, bizleri şaşırtacak kadar çarpıcı. Suudi Arabistan ve Çin, dev temalı parkları ve alışveriş merkezleri ile öne çıkarken, Batıda da Netflix, Microsoft ve Apple gibi teknoloji devleri, kendilerini kanıtlamak için kolları sıvadı. Disney’in Fox’u satın alması bir domino etkisi yarattı ve büyük şirketlerin gözleri şimdi içerik savaşlarına çevrildi. Bizim bildiğimiz “streaming” işine girmiş olmaları, kim bilir belki de bir gün “Film Dükkanım” uygulamasını kapatmamıza neden olacak!
- Amazon, MGM’i satın alarak içerik kütüphanesini büyütürken,
- Warner Bros Discovery da yeni platformu Max ile rekabeti artırmaya çalışıyor.
Rekabet arttıkça, içerik kalitesi de artmaya başladı ve izleyici olarak herkesin gözleri parladı. Ancak her şeyin bir sonu olduğuna inananlardanım. Netflix’in Warner Bros Discovery’i 72 milyar dolara satın alması, aslında sadece bu işin tuzu biberi değil, eğlence sektöründe “büyük balığın küçük balığı yutması” hadiselerini başlattı. Artık mesele abone kazanmak değil, rakipleri ortadan kaldırmak!
Serbest Piyasa
Konsolidasyon rüzgârları sadece Hollywood’un tepe yöneticileri için geçerli değil; oyun endüstrisi de aynı kaderi paylaşıyor. Electronic Arts, koca bir 55 milyar dolara bir Suudi Arabistan fonuna satıldı. İki satın alım arasındaki farklı sebepler bir kenara, bu durum sektörün konsolidasyonunu canlı bir şekilde gözler önüne seriyor! İki tarafın gelecekte alacakları kararlar, biz oyuncular için tam bir kabus olabilir. Bir düşünün; yıllardır sevdiğiniz o oyunlar artık sadece EA’nin elinde. Hayat bu kadar dramatik ve komik olamaz ki!
Nobel ödüllü Ekonomi savunucusu Milton Friedman’ın da söylediği gibi, rekabet olmadan, tüketicilerin sömürüye uğraması kaçınılmaz. Netflix’in Warner Bros’u satın alması yalnızca pilesiz eski bir düzlük değil; bir kültürel mirasın 1999 yılında kurulan bir teknoloji şirketi tarafından asimile edilmesi olayıdır. Sonuç: Streaming sektörü, monopol olmanın eşiğinde!
Var Mı Yeni Projeler?
Şimdi aklımızda “Yeni projeler var mı?” sorusu beliriyor. Ancak hemen söyleyelim, bu satın alım elbette hayatımızı etkileyecek. Artık favori içeriklerinizi izlemek için mecburiyetle Netflix’i kullanmak zorunda kalacağız ki bu da abone ücretlerini mesaj gibi patlatabilir. Ama bu etki, izleyicilerle sınırlı olmamalı; genç yetenekli yönetmenlerin kapıları da hızla kapanacak. Bu durum, sektörde uzun zamandır tartışılan tekelleşme sorununu körükleyerek yaratıcı projelerin karşısına bir “NO ENTRY” tabelası asabilir. Tüm bu IP’ler (Harry Potter, Batman, vs.) Netflix’in son zamanlarda yarattığı hayal kırıklığı veren projelerle buluşursa, sonuç korkunç olabilir. Ne diyelim ki, bu işler bizi mahvedebilir! Dikkat!
Eğlence Sektörünün Son Savaşı
İlerleyen günlerde bu tip satın alma işlemleri devam ederken, gözlerimizi daha da büyük alanlara açmalıyız. Ubisoft gibi büyük ve genç stüdyoların da sırada beklediğini düşünüyorum. Tencent’in Ubisoft’u almasıyla doğu cephesi bir yine daha sıfır kazanarak daha geniş bir alana yayılacak. Eğlence sektöründeki savaş ise bitecek gibi görünmüyor. Hep birlikte bakacağız, sırada kim var? Kim bilir, belki de sinema ve oyun dünyasında devrim yapacak yeni bir zihin bizleri bekliyor!