Rebel Moon: Zack Snyder ve Oyuncularla Bilim Kurgu Evreninin Derinliklerine Yolculuk

Uzayda çığlık atarken, Zack Snyder ve ekibiyle bilim kurgu evrenine dalmaya hazır mısın? Rebel Moon’da kozmik komediye hoş geldin!

admin

Ve Rebel Moon röportajımızın ikinci bölümü de karşınızda. Yılın “Bir Çuval İnciri Berbat Etme” ödüllü Gunnar karakterini canlandıran Michiel Huisman, “En İsyancı İsyancı Lideri” ödüllü Bloodaxe‘i canlandıran Ray Fisher ve “En Bütün Hikayesi İkinci Fİlme Kalan” ödüllü Milius‘u oynayan E. Duffy ile nasıl Charlie Hunnam‘ın karakterinin kıyafetlerini çalmak istediklerini konuştuk. Sonrasında da Zack ve Deborah Snyder bize iki film birden çekmenin zorluklarını ve 10 senelerini DCU‘ya adadıktan sonra yepisyeni bir şeyler yapmanın heyecanını anlattılar.

Muhteşem Yedili’nin yeni jenerasyonu olmak nasıl bir duygu?

Ray Fisher: Muhteşem! Benim için yeni bir IP’yi hayata geçirebilmek gerçekten büyük bir onur. Her yaştan bilim kurgu hayranlarının keyif alacağını umuyorum. Yani, düşünsenize, küçük çocuklar bile, “Baba, neden bu filmi izliyoruz, bu uzayda ne oluyor?” diye soracak ve ben de “Çünkü burada insan uzaylılarla savaşıyor!” diye bağırarak ortalığı inletip çocuğu sinemaya sokacağım!

Michiel Huisman: Böylesine farklı insanların olduğu bir grubun içinde yer almak, bunun bir parçası olmak gerçekten heyecan verici. Düşünsenize ben, sıradan bir adam, uzayda fantastik bir maceranın tam ortasındayım! Belki de uzaylılarla markette karşılaşırız, o zaman kendimi bu filmde cips reyonunun kralı ilan ederim!

E. Duffy: Onur duyuyorum gerçekten. Çok keyifli ve heyecan verici bir film. Herkesin görmesi için sabırsızlanıyorum. Ama ondan da öte, bir alışveriş merkezine gittiğimizde, “Ho ho ho, ben E! Buyurun, bu yılın en iyi karakteriyim!” diyerek yürümek gibisi yok!

Bu filmde sizin karakterlerinizle tanışmaya ancak fırsat buluyoruz. Sizler için bu süreci yönetmek, karakterlerinize hazırlanmak nasıldı?

M. H.: Açıkçası sete geldiği ilk günden itibaren Zack’in bizden ne istediği o kadar barizdi ki bende bir güven duygusu uyandırdı. Kendime dedim ki, “Tamam, bu işin meta kısmı emin ellerde, bizim tek yapmamız gereken bu koca dünyada kendi küçük hikayelerimize odaklanmak.” Sanırım burada kastedilen, Hollywood’un büyük projelerinde “kimimiz aktör, kimimiz çamaşır ipi” olduğunu bilmekti!

R. F.: Çünkü film gerçekten kocaman. Ve eğer her şeye geniş açıdan bakarsan, kendi kimliğini kaybedebilirsin. O nedenle hikayemizi mümkün olduğunca kişisel hale getirmeye çalıştık. Aynen, hani o eski kedi video trenlerine biniyorsunuz da, hepsi birbirine giriyor; biz de öyle olmamak için kişisel detaylara koyulduğumuzu düşünüyorum.

E. D.: Rebel Moon gibi büyük bir evrenin küçük bir parçası olabilmek gerçekten harika. Küçük, kişisel bir parçası oluyorsunuz ve sonra sete gelip bunu diğer herkesle paylaşma olanağınız oluyor. Sadece kendi karakterlerimiz değil, o ruhu yakaladık, bu da tam bir sosyal medya paylaşım günü gibi! “Bakın, uzayda ne yapıyoruz!”

Bu soru Ray ve E için. Karakterlerinizin filmde boy göstermek için çok vakti olmuyor, ama öbür yandan çok detaylı tasarlanmış karakterler ve görsel yönleri çok kuvvetli. Bu görsel yönlendirme, sizin karakterleri aklınızda canlandırmanıza ne kadar yardımcı oldu?

E. D.: Kesinlikle! Yani kostüm ve makyaj departmanları, Zack… Herkes bu konuda çok yardımcı oldu. Hani düşünsenize, bir aslan kostümü giyip yılan dansı yapmaya çalışıyorsunuz! Her şey önceden netleşmiş.

R. F.: Kostümlerle karakterlerin ilişkisini sorman bana ikisini de daha çok görmek istediğini düşündürüyor. O nedenle buradan tekrar kostüm departmanına, makyaj departmanına, aksesuar departmanına selamlar! Burada gündeme gelen “ben bu karakterin kostümünü neden giyiyorum?” sorusu aslında herkesin kurabileceği bir bağ!

Peki sizler için bu tecrübenin en zorlayıcı ve en eğlenceli tarafları nelerdi?

R. F.: Benim için en zor tarafı o kocaman silahı sağa sola sallayıp gerçekte olduğu kadar ağır değilmiş gibi davranmaya çalışmaktı. Gerçekten öyle bir silahı kullanabilecek kadar kuvvetliymişim rolü yapmak… Tamam, kabul ediyorum; çok karmaşık!

M. H.: Çok havalı görünüyor ama elinde tutması çok tuhaf. Bazen zor olduğuna kimse şüphe edemez, bir koca silahı tutmak sonuçta karnından yukarıya doğru git diyor!

R. F.: Taşıması tuhaf, cidden kocaman… Yani filmin teknik kısmı ilginç ama hangimizin böyle bilim kurgu muhabbetine girişirken elini iki kat ağırlıkta bir şeyle sallar ki?

M. H.: Benim için… Her şey eğlenceliydi. Ama bu gerçekten çok büyük bir prodüksiyondu. Part I ve Part II’yi peşpeşe çektik ve bu da Part II‘nin üç ay sürmesi demek. Sinema izleyici olarak evde izleyen insanlar bizi beklemeyecek, beş yıl gibi değil! Ama bu aynı zamanda hazırlık süreciyle beraber bir sene süren bir çekim demekti, bu da başlı başına zor bir olaydı. Yani, bu sıkı çalışma kesinlikle bir ödül bekliyor.

E. D.: Evden uzak olmak için gerçekten uzun bir zamandı. Ve sete bir çeşit ikinci aile hissiyatı yaratabildiğimiz için şanslıydık. Dışarıda gerçekte aile olmadan uzayda yaşamak gibi bir şey!

Zack Snyder’ın halihazırda var olan şeyleri insanın yeni bir bakış açısıyla görebilmesini sağlamak gibi bir yeteneği var. Bu vizyonu, filmi tam olarak istediği gibi çekebilmek için, size nasıl aktarıyor merak ediyorum.

R. F.: Michiel’in de dediği gibi, gerçekten bir güven işi bu. Ayrıca kendisi bir ressam, resim de çiziyor, ve onun filmleri de her zaman bir tabloya bakıyormuşsunuz hissiyatı uyandırıyor. Bir noktada ben de “eyvallah, kötü bir tablonun peşindeyiz” dedim, çünkü nasıl şekil alacağını hayal etmek zor!

M. H.: Zack’le çalışınca, özellikle de böyle herhangi bir yere bağlı olmadığı ve istediğini yapabildiği bir projede çalışınca, vizyonunu sizinle paylaşıyor. Ben de film çekim sürecinin teknik taraflarıyla ilgiliyim, bundan keyif alıyorum. Bir gözlük takarak dönmek gibi! Kendi özel lensleri ile çekim yapmak kesinlikle bir stil işi!

E. D.: Evet, gerçekten onun vizyonunun bir parçası olmak çok şeref vericiydi. Olay budur, her zaman bir hikayeye hayat vermenin getirdiği kesin yükümüz var!

Kostüm ve aksesuar departmanlarını siz de övdünüz. Filmi izlerken ben de tasarımlara hayran kaldım. Merak ediyorum, acaba sette keşke evime götürebilsem dediğiniz bir kostüm ya da aksesuar oldu mu?

R. F.: Bu arada saç departmanından da bahsetmemiz lazım ya, artık rasta saçı olan insanlara özel bir saygım var. Yani bundan önce de vardı ama şimdi çok daha ayrı bir seviyede saygı duyuyorum. O kadar saçla hareket etmeye çalışmak falan… Hani bir bakıyorsunuz, “Benim bu kalabalığın içinde yürümem gerekiyor, ciddi olalım!”

Ama yani kimin kostümünü çalmak isterdiniz?

E. D.: Kai. Olmazdı, macera dolu bir yer!

M. H.: Kai cidden en iyi kostüme sahip. Karakterin Uber yolculuğu bile filme kapı açmaya yeter!

R. F.: Ben Milius’un (E’nin karakteri) salopetini çok beğendim, çok havadar. Dışarıda rüzgarın kafasına esmesine bir şans vermek lazım!

M. H.: Bence değiştirebiliriz kostümleri. Dönüşümlerimizle hep ilerleyebiliriz, sonuçta her karakterin gençleştirilmesi gerekir, değil mi?

Şimdi, bu soruyu sormak zorundayım çünkü ben bir oyun dergisinden geliyorum. Hiç… Warhammer 40K’e ilgin var mı? Ya da hiç duydun mu?

Zack Snyder: Yani… Duydum elbette. Warhammer’ın çok spesifik bir dünyası var ama ben-Bir hayran olarak çok mutluyum, ama bu konuda nostaljik bir bağlantı kurmak istemiyorsan, bir t-shirt almanın zamanı gelmiş demektir.

Z. S. Anlatmak istediğim, gerçekten ilgi çekici bir dünyası var ve harika bir oyun. Çok büyüleyici bir madde, bir yandan da karakterlerimizle küresel cinema’nın arasındaki boşluğu doldurabiliriz!

Bunu sormamın sebebi şu aslında, Imperium askerleri gemilerinden inmeye başladıklarında, “Oha, Astra Militarium lan!” oldum biraz. Ve bilinçli bir esinlenme olup olmadığını merak ettim.

Z. S.: Sanırım ben de o İngiliz emperyalist jargonunu kullanmak istedim, çünkü sonuç itibariyle bir kralımız var, değil mi? O nedenle aynı dili paylaşıyor gibi oluyoruz. O perspektiften Warhammer’a benziyor diyebiliriz, ama hikaye yönünden bakınca çok ayrı noktalarda durduğu da bir gerçek. Sadece şunu söyleyebilirim ki; bizde kendi hikayemizdeki buraya koya koya gelişmeye devam edeceğiz!

Henry Cavill’in şu aralar bir Warhammer projesi peşinde olduğunu biliyoruz, belki birlikte çalışırsınız. Ama neyse, asıl sorum başka.

Army of the Dead’de Tig Notaro’un olduğu sahneleri ekleyişin film yapımcılığı konusunda bir ustalık dersiydi. Acaba seni bir film yapımcısı olarak ileri iten bu tür başka beklenmedik değişiklikler oldu mu hiç? Bu tecrübeler senin sanatına ne kattı?

Z. S.: Army’de Tig için yapmak zorunda kaldığımız şeyler kesinlikle çılgın bir teknik egzersizdi ve mükemmel bir şekilde işe yarayıp yaramayacağını bilmiyorduk. Yani nasıl yapacağımızı biliyorduk ama çalışıp çalışmayacağından emin değildik.

Deborah Snyder: Özellikle elde çekildiği için daha da zordu. (Elde çekim bildiğiniz kamerayı elinde taşımak yani, bir raylı sisteme oturtulmuyor. Bu da zaman zaman sallantılı ve dengesiz hareketlere sebep olabiliyor. – G.)

Z. S.: Bu filmi çekerken teknik bir film olacağını biliyorduk, çünkü çok fazla CGI var. Ayrıca pratik efektlerle CGI dünyasının da kesişmesi ayrı bir konu. Bu filme teknik gereksinimleri konusunda saf düşüncelerle başlamadım, görüntü yönetmenliğini de yaptığım için ne kadar teknik bir iş olduğunu biliyordum. Ama bu çoğunlukla bir stüdyo çekimiydi, yani kameralar %99 ya rayların ya da vinçlerin üstündeydi.

Filmin ikinci yarısı daha çok elde çekilen bir filme dönüşüyor. Yani olayların, dramanın ve savaş sahnelerinin doğal devinim kaynaklı olarak bir tecrübe olarak sunulması çok daha ilgi çekici. Öğrendiğim tek ve spesifik bir ders olduğunu sanmıyorum, ama bu çapta bir film yönetmek konusunda yapımcılık bakış açısından öğrendiğim çok şey oldu. Sanki içinde bulunduğum bu evrenin yapı taşlarını taşıyor gibi hissediyorum!

D. S. Ve Zack her zaman çok hazırlıklı. Yaptığı her filmde olduğu gibi bu sefer de her sahneyi tek tek elle çizdi. Ve her şeyin, biz bütün departman yöneticileriyle görüşmeden önceden kağıt üzerinde olması çok işe yarıyor. Çünkü bu filmler çok teknik. Ve sonrasında bu kadar çok çalışmakla orantılı her şeyin tam zamanında özenle doğurduğu katmanları görebiliyoruz.

Bu filmin bir de devamı gelecek. İki film arasında çekimde bir fark var mıydı? Bu karardan biraz bahsedelim mi?

D. S.: Bakın, Zack uzun senaryolarını harbiden çok seviyor. Ve ona dedim ki, “bak, yeni bir IP yaratmanın en büyük zorluklarından biri yeni bir dünyayı ve yeni karakterleri dünyaya tanıtmak zorundasın.” Ve elbette bir kahramanlar grubu olunca çok sayıda karakter oluyor, bunun aksiyonu var, hikayesi var… Ve bütün bunları tek bir filmde yapmak çok zor.

Z. S.: Gerçekten zor mu? Bilemiyorum. Ama bana sorarsanız zor ve bence izleyicinin bir karakteri sevip sevmemesi hem bir yazar olarak benim sorumluluğum, hem onu hayata geçiren kişi olarak aktörün sorumluluğu, kendini içinde bulduğun senaryo ve hikaye… Yani tam olarak izleyiciyi nasıl bağlayabileceğin konusunda kesin bir karar ya da yol yok.

D. S.: Yaptırmak imkansız gibi. Rebel Moon gibi orijinal bir IP’ye fırsat vermek isteyen birini bulmak zor, küçük bağımsız bir film gibi değil. Ancak hazırlayıp birilerine tanıtmak zor, yani oynayacak aktörlere tanıtırken bile zor.

İlgili Gönderiler

Exit mobile version