Splinter Cell: Sam Fisher’ın Gizlilik Dolu Maceraları ve Oyun Dünyasında İz Bırakan Serinin Derinlikleri
Sam Fisher'ın gizlilik sırlarını çözmek için gel! Aksiyon ve komedi dolu bir serüvene hazır mısın? Oyun dünyasında kaybolmaya hazır olun!
4 saat önce

Tom Clancy oyunları arasında yer alan Splinter Cell serisi, yalnızca kendisi için değil, genel olarak oyun dünyası için de büyük bir öneme sahip. Gizlilik ve aksiyonu ustaca harmanlayarak oyunculara bir ajan olma deneyimi sunan bu seride, karizmatik kahramanımız Sam Fisher’ın maceraları bizleri adeta içine çekiyor. İnsan, yıllar boyunca düşmanın peşinden koşarak, gizli görevler üstlenmek ve karanlıkta kaybolmak istemez mi? Elbette ki ister! Ancak bu seriyi benzerlerinden ayıran şey, sadece oyun içi mekanikleri değil; Sam Fisher gibi bir karakterin varlığı. Yıllar içinde Metal Gear Solid’le olan rekabeti de düşündüğümüzde, bu serinin oyun dünyasına katkılarını daha iyi anlayabiliriz. MGS serisi rafları kapatırken, Splinter Cell’in de sessizliğini bozma vakti geldi gibi görünüyor. Muhtemelen Sam Fisher, bir gün elinde tütünecek bir cigara ile bizi bir kez daha ağırlamak için geri dönecek!
İlk olarak karşımıza çıkan Splinter Cell, oyun dünyasına adım atan birçok oyuncuyu kendine hayran bırakmış bir yapım. Kurgu bakımından, 2002 yılının teknolojisi ve anlatım tarzı ile oldukça ses getirdi. Sam Fisher, eski bir deniz komandosu olarak NSA bünyesindeki Third Echelon’a katılıyor. İlk görevi, Gürcistan’da kaybolan CIA ajanları üzerindeki sır perdesini aralamak. Yola çıktığı bu macera, yönetimi ele geçiren Gürcistan Başkanı Kombayn Nikoladze ile bir yere varıyor. Aslında, kendi başına filmlere girebilecek kadar karmaşık ve eğlenceli bir hikaye sunan bu oyundan bahsetmeden geçemem. Kim bilir, balta girmemiş ormanda kaybolan bir CIA ajanı belki de bir Timon’un kuyruğunda gizleniyordu!
Hikaye ilerledikçe, bir başka karakter olan Çinli General Kong Feirong da devreye giriyor. Buradan sonra, Gürcistan Başkanlık Sarayı’na kadar giderek The Ark adındaki projenin şifrelerini bulmaya çalışıyoruz. Yine, bu nükleer bombayı patlamadan önce bulmalı ve dünya üzerindeki insanlığa bir kez daha inatla kazık atmalıyız. Silahların, aydınlığın ve karanlığın ustaca kullanımıyla, bu oyun tanımadığımız bir dünyayı keşfetmeye yönlendirdi. Zira, pek çok oyun sever için “gelmiş geçmiş en iyi oyunlar” arasında yer alması oldukça muhtemel!
İkinci oyun olan Splinter Cell: Pandora Tomorrow, ilk oyunun haleflerinden biri olarak oldukça başarılıydı. Yakın bir arkadaşımın da dediği gibi “Kopyala-yapıştır ama daha eğlenceli!” Geliştirici ekip sadece birkaç yenilik ekleyerek, oyunculara Multiplayer deneyimini sundu. Ancak ben her zaman senaryonun ve oynanışın kalitesini öncelerim! Oyun, 2004’te Geçtiğimiz yıllarda Doğu Timor’a askeri birlik gönderen ABD, buradaki ayrılıkçı gruplara karşı Sam Fisher’ı yine görevlendiriyor. Bu sefer, şeyi duyuyorum; “Biliyor musun, orada koleksiyonluk bir kahvaltı seti var!” Evet, bu kadar önemli bir görevde bile, kahvaltı setleri bile vardır!
Oyun henüz başlamışken, Sudano isimli CIA ile eğitim almış olan bir adam, bir bombalı intihar saldırısı düzenliyor ve Harris gibi bir çileciyi rehin alıyor. Sam Fisher, bu tehlikeli adamın peşine düşerken kendisine bu sırada “Pandora Tomorrow” adında bir planı çıkıyor ve görünüşe göre aksiyon yine eksik olmayacak! Amerikalılara kucak açarken, bir bir bombaların yerlerini bulup etkisiz hale getiriyor. Ancak, patlama ihtimalinin yüksek olduğu bir önceki oyunda olduğu gibi, iş yine son dakikada alev alıyor!
Serinin üçüncü oyunu Splinter Cell: Chaos Theory, oyuncuların kalbini bir kez daha kazanmayı başardı. Tamam, bana “Onur, en iyisi bu ama ben hepsini çok seviyorum!” diyebilirsiniz. Ama ışık-gölge oyunun gizlilik hissini ve hissiyatını kat kat artırıyor. Bir işitme engelli olan Sam Fisher, sesli ipuçlarını kullanarak gizlilikten yararlanıyor; gürültü, yakalanma! Sam Fisher bir kez daha sistemi çökerterek yeni bir savaşın sonunda hikayesin içine çekiyor. Gerilimin arttığı dakikalarda, Fisher yine devrede. Sizce önce K.Kore, Japonya ve Kuzey Kore arasında çıkan gerginlikte, Sam bir kahraman olabilir mi? Cevabı merak ediyorsanız, “Sam Fisher her zaman bir kahramandır!”
Söz konusu Splinter Cell: Conviction‘a geldiğimizde de burada tartışmalar baş gösterse de, oyuncular “hack and slash” gibi farklı bir deneyim arıyorlardı. Evet, ancak burada bir hikaye işleniyor; kızını kaybeden Sam Fisher, bu kaybın ardındaki gerçeği öğrenmeye çalışıyor. Tamamen Mackenzie Foy’un başrol oynadığı bir dram hikayesine benziyor, ancak burada çok daha komik replikler var, özellikle Kobin’in üzerindeki basgı almak istememiz hayal gücünün sınırlarını zorlayabiliyor. Oyunda başına gelen talihsiz olaylar, Sam’in eski ekip arkadaşlarıyla olan bağlarını sorgulatıyor. Sıkı durun, çünkü oyun finale doğru yaklaşırken ABD Başkanı’nın kurtarılması gibi büyük bir görevle sonuçlanıyor!
Sonunda, oyun tarihinin en iyi Tom Clancy yapımları arasında yer alan bu serinin sonuna geliyoruz. Kim bilir, belki de takip edilen çok daha uzun bir hikaye bizi bekliyordur. Yine, oyun dünyasında diğer Tom Clancy yapımları ile ilgili paylaşılan daha çok özgün içerik var:
- En İyi Tom Clancy Oyunları – Rainbow Six Serisi
- En İyi Tom Clancy Oyunları – Ghost Recon Serisi
Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?