Tales of the Jedi: Count Dooku’nun Gizemli Yolculuğu ve Ahsoka’nın Destanı

Star Wars külliyatı içerisinde merak ettiğim çok fazla karakter ve dönem var. Clone Wars ile birlikte iç içe geçmiş bir evrenin dediğimiz gibi, biraz şişkin ve dolu dolu bir dönemdeyiz. Artık 3-4 arası dönem işlenmeye başlayınca benim içimdeki bu Star Wars tutkusu iyice alevlenmeye başladı. Özellikle daha *güzel* ve *ilgi çekici* hikayeler arayışı içindeyim. Herkes Klon Savaşları’nı tutkulu bir şekilde anarken, ben yavaş yavaş ondan bıkmaya başladım. Ahsoka Tano karakteri benim için, birçok hayranın aksine, çok büyük anlamlar ifade etmiyor; nedense pek bağ kuramadım onunla. Ne de olsa benim Mandalorian hikayelerini sevmem de KOTOR’un köklerine dayanıyor. Fakat gün sonunda, ruhumun derinliklerinde yine de bir yerlerde Star Wars’ı seviyorum. Her neyse! Klon Savaşlarına gereğinden fazla yüklenip Palpatine’in şimşeklerini üzerime çekmeyeyim.

Tales of the Jedi, sadece altı bölümden oluşan bu mini dizi, her anıyla Star Wars lezzetini vermeyi başardı. Bir saatlik süresiyle birçok derin hikaye ve karakter detayına kapı araladı. Öne çıkan karakterlerden biri olan Count Dooku ile ilgili o kadar güzel detaylar sundu ki, izlemeden duramayacağımız bir eser haline geldi. Dooku’nun hikayesinde düşündürücü ve derin bir karanlık taraf var; bu üç bölümdeki anlatım tarzı ve karakter derinliği, sevdiğimiz Star Wars evrenine yeni bir boyut kattı. Belki de bu yüzden her bölümde Dooku’ya daha da hayran oldum!

Cumhuriyetin Korku Dolu Çamurları

Jedi Konseyi ile Cumhuriyet arasında öyle sağlam bir bağ var ki, biri yuvarlansa diğeri de peşinden düşüyor. Bu ilişki, birçok durumda iki taraf için de zorlayıcı olabiliyor. *”Ne olur ne olmaz” diyerek John Doe gibi tabiri caizse, bir şekilde dizlerinin üzerine kapanıp hayatlarına devam ediyorlar*. Ancak her ortamda olduğu gibi Jedilar arasında da ciddi görüş ayrılıkları mevcut. Filmlerin en başından, özellikle de Attack of the Clones gibi benim için pek sevilmeyen bir durumdan dolayı, Count Dooku’nun hikayesini izlerken o kadar çok şey keşfettim ki, hayranlıkla dolup taştım. Üç bölüm boyunca, Dooku’nun taraf değiştirme nedenlerini ve Jedi Konseyi’ne karşı isyanını izlemek, izleyicide derin izler bırakan bir etki yarattı. Dooku, gücün karanlık tarafına geçerken, aslında sistemin çürümüşlüğüne karşı bir duruş sergiliyor.

Özellikle Obi-Wan Kenobi’nin ustası Qui-Gon ile olan ilişkisi ve ona olan etkisini görmek de oldukça dikkat çekiciydi. Kısacası, Dooku, her şeyin karanlık tarafında kaybolmuş bir Jedi değil; aslında *bir fikir insanı* olarak karşımıza çıkıyor. Bu üç bölümdeki anlatımlar, onun bu karanlık yolda yürüyüşünün pek de yanlış olmadığını düşündürtecek cinsten. Belki de, *Jedi Konseyi’nden ayrılmadan önce* etrafındaki beceriksizleri görünce “Bunlar ancak çamura batıyor!” diyerek isyan etti. Dave Filoni’nin elinden çıkan, böyle bir derinliği bu kadar kısa sürede sunabilmesi, gerçekten takdire şayan.

Ahsoka Yolcusu Kalmasın

Disney sonrası *fan service* rüzgârıyla beraber, Ahsoka Tano tekrar gündemimize döndü. Başrolünde Rosario Dawson’ın yer alacağı Ahsoka dizisi, yeni bir serüvenin kapılarını aralamayı vaat ediyor. Tales of the Jedi’ın kalan bölümleri de tamamen Ahsoka’nın hayatına odaklanacak. Ahsoka’nın bebekliğindeki Jedi olma sürecinden başlayarak, dizi ilerledikçe onun büyümesi ve dizinin finaline kadar olan süreçte ne denli büyük değişimler yaşadığını izliyoruz.

Ahsoka’nın Anakin Skywalker’ın padawanı olma dönemine dair hikâyesi, izleyicilere derin bir bağ kuruyor. Özellikle, Ahsoka’nın yaşamındaki dönüm noktalarını görmek, izleyicilere farklı bir perspektif sunuyor. Belki de bu noktada Disney, eğer yeni filmlerde yarattığı bu güzel atmosferi bozmadan devam ederse, *“Güç hepimizle olsun!”* diyerek yeni bir döneme gireceğiz. Fakat, unutmamak gerekir ki, Rian Johnson’ın yaratacağı üçleme ile birlikte her an bir “güç kaçağı” yaşanabilir, bu yüzden dikkatli olmakta fayda var!

Sonuç olarak, Tales of the Jedi’nın altı bölümü, cebimizde kura gibi duruyor; kolayca izleyip gidebileceğimiz bir hazine. Yoda’nın geçmişine doğru bir yolculuk yapmayı ve High Republic dönemindeki *“Jedilar çok iyiydi yeğenim”* masallarının iç yüzüne dalmayı heyecanla bekliyorum. Bu mini dizinin her bölümüne verdiğim puan: ON! Çünkü Count Dooku kısımları, uzun zamandır işittiğim en anlamlı Star Wars hikayesi olmuştu. Haydi bakalım, bir sonraki Star Wars yazısına kadar, güç hepimizle olsun, ve TEŞEKKÜRLER DAVE FILONI!