The Dark Crown: Genesis – Yerli Roguelike Oyun İle Sonsuz Zindana Yolculuk

Beklediğimiz İndie’ler köşemizde, takip listemizde bulunan ve çıkmasını sabırsızlıkla beklediğimiz indie oyunları ilgi çekici beş maddede tanıtmaya çalışıyoruz. Bugün, 5 kişilik yerli ekip Sharaido Games’in piksel roguelike’ı The Dark Crown: Genesis‘i mercek altına alıyoruz. Bu oyun, adeta bir gizem romanı tadındayken, aynı zamanda yüksek tempolu bir zindanda geçiyor. İblislerle yapılan anlaşmaların her zaman iyi sonuçlanmadığını hepimiz biliyoruz, ancak bu oyunda bu durumu biraz daha eğlenceli hale getiriyorlar. Düşünün, bir sabah bir iblis karşıma geçmiş “Gel, lumba atıyoruz” dese! Kim bilir, belki de kazanan ben olurum…

KÜÇÜK EKİP, BÜYÜK HİKAYE

Sharaido Games’in The Dark Crown: Genesis oyunu, iblislerle yapılan bir anlaşmanın sonucunda sonsuz bir zindana kurban verilen Shieda karakterini takip ediyor. Şimdi soruyorum sizlere, bu iblislerle gerçekleşen anlaşmanın “Öde!” kısmı hiç düşünülmüş mü? Malum, iblisler pek de şirin yaratıklar değil. Belki de bir sabah iş yerinde “Güzel bir iş teklifi var, beni takip et” diyecek bir iblisin resmi iş teklifiyle karşılaşmak gibi bir şey. Sonucu kesinlikle merak ediyorum, ama uyanık olmakta fayda var!

OYNANIŞ VE HİKAYE KOL KOLA

The Dark Crown: Genesis, oyunculara sinerjisi kuvvetli ve akıcı bir oynanış sunmayı hedefliyor. Ama hayat her zaman bu kadar basit mi? Prosedürel haritalarda geçerken hikayenin de düzgün ilerleyip ilerlemeyeceği konusundaki endişelerimi bir kenara koyuyorum. Ancak test aşamasında oyunu deneyimleme fırsatım oldu ve hareket ile savaş mekaniklerinde şimdiden sinerjiyi sağladıklarını söyleyebilirim. Hem hareket ediyor, hem de savaşırken aklımdan “Bunu nasıl başardım?” geçiyor. Ara sıra böyle anlar yaşamak insana kendini super kahraman hissettiriyor!

BİR ZAMANLAR SENİN OLAN ARTIK BENİM

Oyunun ana mekaniklerinden biri de alaşağı ettiğimiz boss’ların elemental güçlerini ve silahlarını bizim sahiplenmemiz. Merak ettiğim bir diğer nokta ise, bu güçleri almakta serbest miyiz yoksa belirli bir yolda mı ilerleyeceğiz? Hayatta her şeyin bir bedeli vardır, değil mi? Yine de, Cennetin kapısını çalıp lanetlenmek istemiyorum. Sadece bir miktar güç kazanmak için neden bu kadar fazla çaba sarf etmeliyim ki? Aman dikkat, lanetlenme şansımız her zaman var!

SANAT OYUN İÇİN MİDİR?

The Dark Crown: Genesis ile ilgimi çeken ilk şey, sanat tasarımı oldu. Yoksa tasarımın da bir iblis çıkarı mı var? Oyunda, ölüp tekrar doğdukça yaratılan haritalar prosedürel çıkıyor fakat lokasyonlar elle tasarlanmış. Yani burada bir emek olduğunu söyleyebilirim. Oyun sırasında, Yerebatan Sarnıcı’nı andıran kolonlar arasında dolaşmak, sonsuz bir maceranın kapılarını aralıyor gibi. Kırdığımız kapılar bir daha asla kapanmıyor, sanki kendi kapımızı çalmışız gibi. İşte bu da oyun dünyasını çok daha eğlenceli kılıyor!

YERLİ VE DE MİLLİ

Biraz Dead Cells’i hatırlattığı için, ilk gördüğümde “Aaa evet, oynarım ben bunu!” diye düşündüm. Ancak bu oyunun yerli bir ekip tarafından geliştirilmiş olması büyük bir artı. Türkçe dil desteğiyle de çıkacak olması, karnımda kuruntular yüzünden hareket ettiremeyen o kurbağa canavarı gibi hissetmeme neden oluyor. Xbox ve PS kontrolcülerini de destekleyecek. Ben şahsen PS Dual Sense ile oynadım ve şu anda da oldukça keyifli bir deneyim yaşıyorum. En önemlisi, oyunda çifte zıplama var! Hayat bana bir kurbağa yaşamayı, “zıplamak” kadar basit ve eğlenceli bir hale dönüştürüyor. Yani özetle, The Dark Crown: Genesis, roguelike severlerin dört gözle beklemesi gereken, iblislerin kol gezdiği, zıplayarak beklenen bir macera!

THE DARK CROWN: GENESIS
Tür: Roguelike
Platform: PC
Yapım: Sharadio Games
Dağıtım: Sharadio Games
Çıkış Tarihi: 2025