Yani, The Last of Us dizisi heyecanla beklenen ilk iki bölümünü yayınladığında, bence bu çoğu insanın gönlünde taht kurmayı başardı. İzleyiciler, oturdukları yerden “Battı mı, battı mı?” diye mırıldanırken, dizi resmen çığır açmış durumda. Ben de bu diziyi izlemekten büyük bir keyif alıyor, ve sıradaki bölümlerin gelmesi için sabırsızlıkla takvim yaprağı çeviriyorum. Hani bekleme odasında sinirli bir şekilde saatlere bakıyor gibi, böyle bir durum var işte!
Dizinin bu muazzam başarısı hiç şüphesiz, oyunun da satışlarını artırarak beklenildiği gibi domino etkisi yarattı. GamesIndustry.biz tarafından aktarılan ilginç verilere göre, dizinin ilk bölümleri yayınlanmaya başladıktan kısa bir süre sonra Birleşik Krallık’ta The Last of Us Part 1 satışları tam %238 oranında bir artış gösterdi. Bu oranın, neredeyse her yere uçarak sıçrayıp, en çok satan oyunlar listesinin 20. sırasına itilirken “Merhaba!” dediğini düşleyebiliyor musunuz? Çok havalı değil mi? Hatta bu performans, PS4 versiyonu olan The Last of Us: Remastered için de %322’lik bir artış ve listeye 32. sıradan girişle sonuçlandı! Gözlüklerinizi takın, çünkü burada bariz bir başarı hikayesi var!
Önümüzdeki dönemlerde The Last of Us Part 1‘in PC’ye çıkması planlanıyor. Eğer dizinin performansı bu tür kıvrak bir şekilde devam ederse, oyun PC’ye geldiğinde de listelerde sağlam bir yer bulmayı başarır. Zaten bunun hak edildiği çok açık. Kendisi, başlı başına bir sanat eseri niteliğinde! Sizce de öyle değil mi, sevgili Oyungezerler? Bazen oturup düşünüyorum, acaba hangi kahramana benziyorum diye, ama gülme krizine girmek konusunda başarılı olduğuma inanmıyorum!
- Bazı insanlar diziyi izlerken “Bu karakter benim gibi, ama daha yakışıklı!” diyor.
- Diğerleri ise “Bu ağaçların arasında kaybolmuş gibiyim” derken, rüzgarın “bu diziyi izlemek doğru bir seçim” dediğini duyar gibi oluyorum!
İşte, tüm bu çılgınlıklar bir kenara, eğer daha fazla izlemek isterseniz, sırada neler var merak etmekten kendinizi alamazsınız! Bu dizi o kadar sürükleyici ki; belki bir gün telefonum elimden kayacak ve ben de “Uçuyorum! Sıra bende!” diye fısıldamak zorunda kalacağım. Ama kendinize bir kahve yapmayı unutmayın; çünkü bu dizi sıradan bir izleme deneyimi sunmaktan çok daha fazlasını vaadediyor. Hazır mısınız, dostlar? 🙂