Yukarı Çık
Bildirimler
Şu anda, yeni bir bildirim mevcut değil!

Yeni bildirim olduğu zaman tam olarak burada karşına çıkacak.

5 dakika okunma süresi

3

The Medium: Korku Oyunlarının Yeni Yıldızı

Korku oyunlarına yeni bir yıldız mı doğuyor? "The Medium" ile ruhlar arası yolculuğa çıktık, korkudan değil, gülmekten titriyoruz!

admin

1 gün önce

The Medium: Korku Oyunlarının Yeni Yıldızı

Merhaba sevgili oyun severler! Bugün, bağımsız oyunlar arasında adeta bir yıldız gibi parlayan The Medium hakkında derinlemesine bir sohbet yapacağız. Bloober Team, korku oyunları konusunda adından söz ettiren bir stüdyo ve bu yeni oyunlarıyla birlikte yine gündemde olacaklar. Çıkış tarihinin yaklaşmasıyla birlikte, bu heyecan verici yolculukta Engin ile birlikte bazı sorularımızı Bloober Team’den Jacek Zięba’ya yönelttik. Kendisi de sağ olsun, içten bir şekilde yanıtladı. Şimdi, bu röportajı daha da eğlenceli hale getirmek için biraz daha ayrıntıya girelim, ne dersiniz?

Öncelikle, korku oyunlarıyla anılmaktan memnun olup olmadıklarını sorduğumuzda, Jacek bize kesin bir cevap verdi: “Evet!” Yani, korku oyunları yaparken mutlu olmak bir yana, bu türün öncülerinden biri olarak anılmak, sanırım bir hayal. Bloober Team, korku oyunları konusunda ne kadar yetenekli olduklarını kanıtladı ve önümüzdeki yıllarda belki de bir yarış oyunu yapmayı düşünmezler. Ama kim bilir, belki bir gün karşımıza bir korku yarış oyunu çıkar: “Korku Yarışı: Hayatta Kalma Modu!”

Hadi gelin, biraz daha derinlere inelim. Krakow’un seçilmesinin ardındaki nedenleri sorduğumuzda, Jacek, “Kültürümüzle gurur duyuyoruz!” diyerek yanıtladı. Krakow, tarihi dokusuyla korku oyunu için mükemmel bir ortam sunuyor. O kadar ki, bir ortaçağ kalesinin içinde kaybolmuş gibi hissedebilirsiniz; bu da ruhlar dünyasında kaybolmayı istemek için harika bir sebep! 1990’lar Polonyası da ayrı bir merak uyandırıyor. Düşünsenize, komünizmin izlerini görebileceğiniz bir dönemde bir medyum olmak! Ah, o dönemde olmayı çok isterdim; belki de medyum olup, komşuların sırlarını öğrenebilirdim!

Yeni nesil konsolların sunduğu kıvrak zihin ve yüksek performans fırsatları, Bloober Team’in işine yaradı. Jacek, yeni nesil konsollar sayesinde daha iyi bir oyun deneyimi sunacaklarını söyledi. Yani, eski nesil konsollarda “Ben burada ne yapıyorum?” diye düşünmek yerine, “Aman Tanrım, bu ne kadar korkutucu!” diye fısıldayabileceğiniz bir ortamda olacaksınız. Geçmişte yapılan fedakarlıklardan bahsetti, ama biz korku sevenler için bu fedakarlıklar aklımızı başımızdan alacak gibi görünüyor.

Şimdi biraz da oyunun hikayesine göz atalım. Marianne adında bir medyumun hikayesi, korku dolu bir yolculuğa çıkıyor. Ölen bir kızın hayalleri peşini bırakmıyor ve Marianne, bir otelde bu kızın gizemini çözmeye çalışıyor. İki dünyayı birleştiren bu hikaye, “Acaba bu otelde cinayet mi işlendi?” diye düşünmenizi sağlayacak. Jacek’in dediği gibi, “Hikaye çok daha sinematik!” Yani, bu oyunu oynarken bir film izliyormuş hissine kapılacaksınız. Belki de patates cipsi yerken, çığlık çığlığa bağırarak oturmak zorunda kalabilirsiniz!

Oyun mekaniği hakkında konuştuğumuzda, Jacek, “Çifte gerçeklik oynanışı” özelliğini vurguladı. Bu da demek oluyor ki, oyunun üçte biri boyunca her iki dünyada birden var olacaksınız. Yani hem ruhlar dünyasında hem de gerçek dünyada, bir yandan çığlık atarken, diğer yandan da “Bu neyin nesi?” diye düşünmek zorunda kalacaksınız. Kontrolcünün tuşlarını karıştırmak, ne kadar zorlayıcı ve bir o kadar da eğlenceli bir deneyim olacak!

Ve elbette, düşmanımız ‘The Maw’ hakkında biraz bilgi almak istedik. Jacek, onu “kabus gibi bir varlık” şeklinde tanımladı. Yani, gece uykularınızda bu varlıkla karşılaşmak istemezsiniz; bir de bakmışsınız ki, sabah kalktığınızda saçlarınız bembeyaz olmuş! Troy Baker’ın seslendirdiği bu karakter, zekasıyla korkutmaya geliyor. Yani, bu düşmanı alt etmek için sadece korkunç görünüşüyle değil, aynı zamanda aklıyla da başa çıkmanız gerekecek. Bir nevi, “Korku ve Zeka” savaşı! Hadi ama, kim korkmadan zeki olabilir ki?

Ses ve müzik konusuna gelince, Jacek, Akira Yamaoka’nın projeye dahil edilmesinin bir hayalin gerçekleşmesi olduğunu belirtti. Yamaoka’nın müzikleri ruhlar dünyasında sizi saracakken, Arkadiusz’un müzikleri gerçek dünyayı yansıtacak. Yani, bir yandan ruhlar dünyasında kaybolmuşken, diğer yandan gerçek dünyaya geri dönmek için müzik eşliğinde dans etmek zorunda kalacaksınız. Korku mu? Evet! Ama müzik? Harika!

Son olarak, Jacek’e bu fırsatı sundukları için teşekkür ederek, The Medium’un başarılı bir çıkış yapmasını diledik. Şimdi, hep birlikte korku dolu bu maceraya hazırlanalım, zira ruhlar dünyası bizi bekliyor! Unutmayın, korku oyunlarının tadı, arkadaşlarınızla birlikte çığlık atmakta gizlidir!

Yorumlar

Henüz yorum yapılmadı, ilk yorumu sen yapmak ister misin?