Geçtiğimiz hafta sonunda, Microsoft ve Sony’nin yeni nesil konsollarını tanıma fırsatı buldum. Herkesin merakla beklediği bu cihazların, son yıllarda yaşadığımız ekonomik zorluklar karşısında fiyat etiketleri göze çarpan birer “hazine” gibi durduğunu söyleyebilirim. Hayır, burası bir pırlanta dükkânı değil, teknoloji severlerin kalp atışlarını hızlandıran bir arena! Konsol satın almak, artık birçok oyuncu için bir hobi değil, tam anlamıyla bir yatırım aracı haline geldi. Yurt dışında yaşadığım için Xbox Series X’i uygun bir fiyata alabilen şanslı azınlıktanım. Ancak Türkiye’deki fiyatlar, bir kutu çikolata almaktan daha fazla bir hayale dönüşmüş durumda. Konsolun fiyatı, “Bu kadar para veremem, evimi satmam mı gerekiyor?” dedirtecek cinsten. Ama merak etmeyin, burada “Almalı mısınız, almamalı mısınız?” gibi bir dizi soruyla sizi boğmak istemiyorum. Bunun yerine, Xbox Series X’in ne olduğunu ve bana neler sunduğunu inceleyeceğiz. Hem de rakamlarla değil, deneyimle!
Öncelikle, Xbox Series X benim için daha önce kullanmış olmama rağmen, kendime aldığım ilk Xbox modeli. Bunu neden seçtiğimi sorarsanız, işte burada bir hikaye başlıyor. PlayStation 5’ın tanıtımı sanki bir politikacı gibi, “Bir gün her şey çok güzel olacak” vaadiyle geldi ama sonunda herkesin kafası hâlâ karışık. Sony, bu süreçte o kadar fazla soru işareti bıraktı ki, bana “Acaba bu konsol beni yarı yolda bırakır mı?” dedirtti. Microsoft ise “Bizi unutmayın!” diye bağırarak, Bethesda’yı satın alarak beni iyice ikna etti. Şu an Xbox Series X’e sahip olmamın nedenini anladınız mı? Geçmişteki tüm PlayStation konsollarına bir göz atınca, benim için Xbox’ın cazibesi bir başka oldu.
Konsolun tasarımı, kutusundan çıkarınca beni etkiledi. Xbox Series X, minimal bir tasarıma sahip ama içindeki güçle övünüyor. Dışarıdan bakıldığında, sanki karşımda bir kare prizma varmış gibi hissettim. Bu tasarım, PlayStation 5’in “Ben buradayım!” diye bağıran görünümünden oldukça farklı. Kaba hatlarına rağmen son derece zarif bir görünüme sahip. Ama dikkatli olun, bu konsolu yattığı pozisyondan dik pozisyona geçirmek, bir sanatı icra etmek gibiydi. Yani, yatağındaki bir panda gibi yatarken, dik durduğunda bir aslan gibi parlıyor. Yine de, konsolu yatay kullanmak isteyenler için durumu biraz komik hale getiriyor. Kenarlara eklenen yuvarlak lastik koruyucular, sanki konsolu sürekli düştü gibi gösteriyor. Konsolun arka kısmındaki HDMI portu ve güç çıkışı, “Beni görmezden gelme!” diye bağırıyor. Ama bu tasarımın arkasındaki düşünce gerçekten de çok sağlam.
Şimdi gelelim kutunun içeriğine. Açtığımda, içinden çıkanlar beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Neden mi? Çünkü kutunun içindeki her şey, bir üniversite mezuniyet törenindeki gibi az. İki kablo, bir kitapçık ve bir kontrolcü… Hepsi bu kadar! Microsoft, burada da minimalist felsefeyi benimsemiş gibi görünüyor. Ama asıl sürpriz, kutudan çıkan HDMI 2.1 kablosu oldu. Merak etmeyin, bu kablo bir süper kahraman değil ama yeni nesil konsolların yüksek FPS hızları için kesinlikle gerekli. Eğer eski HDMI kablolarınızı kullanıyorsanız, onlarla olan ilişkinizi bir kenara bırakmanız gerekebilir. Yani, televizyonunuzu ve kablolarınızı kontrol edin; yoksa Xbox Series X’in sunduğu bütün güzellikleri kaçırabilirsiniz!
Kontrolcü ise bir başka konu. Xbox One’a aşina olanlar için bu kontrolcü oldukça tanıdık gelecek. Ancak yeni eklenen paylaşım butonu ve USB-C portu ile eski dostumuzu biraz daha modern hale getirmişler. Ama dikkat! Yeni D-Pad’in sesi o kadar yüksek ki, komşularınızın dikkatini çekebilirsiniz. Bunu duyduğunuzda, “Neden bu kadar ses çıkıyor?” diye sorduğunuzda, “Eee, Xbox’ım var!” demek zorunda kalabilirsiniz. Kontrolcü kalem pillerle çalışıyor, bu da bazılarını rahatsız edebilir. Ama Microsoft’un şarj edilebilir pil paketi de mevcut. Düşünsenize, eski kontrolcülerinizi de Xbox Series X ile kullanabileceksiniz. “Yani, atmayalım mı bu eski dostları?” diyorsunuz, doğru!
Arayüze gelirsek, Xbox Series X’in arayüzü, görünümüyle oldukça şık. Ancak bir PlayStation 4 kullanıcısı olarak, biraz karmaşık buldum. Aradığınızı bulmak için biraz çaba sarf etmeniz gerekecek. Ama endişelenmeyin; Microsoft burada kişiselleştirme opsiyonları sunarak, arayüzü daha eğlenceli hale getirmiş. Eğer bir arayüz tasarımı yarışması olsaydı, Xbox Series X’in arayüzü kesinlikle “En karmaşık” ödülünü alırdı!
Şimdi gelelim Xbox Series X’in en önemli özelliklerinden birine: SSD. Evet, bu cihazın içindeki 1TB boyutundaki SSD, gerçek anlamda bir devrim niteliği taşıyor. Oyunlarınızı açarken kaybettiğiniz süreyi düşünün! Artık göz açıp kapayıncaya kadar yükleme ekranlarıyla karşılaşmamak, bir ayrıcalık. Ancak, bu SSD’nin gerçek potansiyelini görebilmek için biraz sabredebileceğiniz bir oyun kütüphanesi gerekiyor. Yani, eski oyunlarınızı yüklerken kendinizi “Neden bu kadar uzun sürdü?” diye düşünürken bulabilirsiniz.
Xbox Series X’in gücünü kullanabilmek için oyunların optimizasyonu büyük bir önem taşıyor. Microsoft, geçmiş nesiller için sunduğu geriye uyumluluk özelliği ile dikkat çekiyor. Yani, Xbox One’da oynadığınız tüm oyunlar, Xbox Series X’de çalışabilir. Ancak burada dikkat etmek gereken bir nokta var: bazen eski oyunlar, yeni konsolun gücünden tam olarak yararlanamayabilir. Ama korkmayın, Microsoft’un sunduğu Smart Delivery özelliği sayesinde, hangi oyunu alırsanız alın, en iyi versiyona yükseltebiliyorsunuz. Hâlâ eski oyunlarla oynamak zorunda kalmadan, Xbox Series X’in tüm nimetlerinden faydalanabilirsiniz!
Sonuç olarak, Xbox Series X gerçekten de güçlü bir konsol. Ama henüz elimize geçen oyun kütüphanesi, beklediğimiz kadar etkileyici değil. Gelecekte, Microsoft’un yeni stüdyolarından çıkacak oyunlarla bu durum değişecektir. Şu an için Xbox Series X, sadece güçlü donanımıyla değil, aynı zamanda sunduğu oyun deneyimiyle de dikkat çekiyor. Yani, eğer siz de benim gibi oyunları seven biriyseniz, Xbox Series X’in sunduğu fırsatları kaçırmamanız gerektiğini unutmayın. Unutmayın, bu konsol sadece bir cihaz değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı haline gelebilir!