Ah, video oyun dünyası! Yetenekli seslendirme sanatçılarının emeklerinin nasıl kolayca (ve izinsiz) bir kenara itilip, yapay zekanın hırsları tarafından gasbedildiğini görmek aslında pek de yeni bir durum değil. Ancak Tomb Raider’ın Remastered versiyonundaki bu olay, sanki bir film senaryosundan fırlamış gibi, pek çok kişinin dikkatini çekti. Özellikle de François Cadol ve Lene Bastos gibi sanatçıların bu konudaki tepkileri, durumu daha da eğlenceli hale getirdi. Sebep sonuç ilişkisi açısından bakarsak, belki de yapay zeka bir gün daha fazla terapi almalı; zira kendisini insan gibi hissetmesini sağlamak için daha çok izne ihtiyacı var!
Aspyr’ın başı bu belayla dertte, öyle görünüyor. İkisi de dolaylı yoldan seslendirme işinde senfonik bir dalgalanma yaratmış durumda. Hayal edin, bir gün birisi bir kahve dükkanında şans eseri sizin sesinizi kaydediyor ve daha sonra bir oyun yapımında, bir karakterin “Merhaba!” demesi için yapay zeka tarafından pat diye kullanıyor! Bu durum, “Benim sesim benimdir!” derken, sanki bir başka ses hanesi açıyormuşsunuz gibi hissettiriyor. Cadol’un ve diğer sanatçıların bu konuda harekete geçmesi de gayet doğal bir tepki. Sonuçta, eğer sesinizin başkaları tarafından izinsiz kullanılması, yalnızca birkaç tıklama mesafesi kadar yakınsa, insan elbette ki sinirlenir!
Aspyr’ın bu olay üzerine attığı adımlara gelince, durumu toparlamak için bayağı bir çaba harcadıkları aşikar. İlk başta, bu yapay zeka destekli dublajları oyunlarından çekerken, büyük ihtimalle tavan arasında unuttuğumuz eski bir kaseti bulmuş gibi hissetmişlerdir. “Gerçekten bunun üstesinden gelmek zorundayız, yoksa seslendirme sanatçıları bize kapıyı çalacak!” minvalinde düşüncelerle işleri ciddiye aldıkları belli. Şimdi de o dublajlar kaldırılmış durumda ve sanatçılara özür dilendi. Ama tasavvuf açısından bakarsanız, bu bir mücadele zaferi! Düşünün ki egzantrik yapay zeka, seslendirme sanatçılarının talent show’una meydan okumuş ama sonunda özrü kabahatinden büyük bir durumla karşılaşmış.
- Cadol ve Les Voix, bu durumu resmen bir “yapay zekaya karşı kazanılan bir zafer” olarak nitelerken, aslında bir noktayı daha gündeme getiriyorlar: Seslendirme sanatçıları birer dijital kimlik değil, duygusal varlıklar!
- Ses, yalnızca bir dondurma küresi gibi, dışarıda ne olursa olsun, içindeki tatlı ve seçkiner öğeleri temsil eder. Yani usta sanatçılar ekrana yansıyacak özgünlükleriyle, sesin sadece bir tür algoritmadan ibaret olmadığını tüm dünyaya kanıtlıyorlar.
Özellikle günümüzde yapay zeka ile insan yaratımı arasındaki tanımda böyle bir belirsizlik yaşanırken, Cadol ve Bastos gibi sanatçıların tepkileri son derece yerinde. Görünüşe göre yapay zeka bir gün kendi başına yetkinlik kazanır mı bilinmez ama mevcut durumdan belli ki daha çok öğrenmesi gerekiyor. Şayet bir gün filmlerde “türev yapay zeka” terimi duyarsak, dönüşen seslendirme sanatçılarını izlemek de keyifli bir deneyim olacak. Sonuç olarak, video oyunu atlasında kaybolan ses sahnelerinde, insana özgü olan her detay, yapay zekanın “öğrenmesine” yardımcı olacaktır. Ve tabii ki, bu işler yeni bir olay gerçekleşmeden önce sakince yenir!